16 Temmuz 2009 Perşembe

çeçen Cumhuriyeti Içkeriya Fahri Konsolosluğu Duyurusu--www.beyazrenkler.org/forum/

çeçen Cumhuriyeti Içkeriya Fahri Konsolosluğu Duyurusu--www.beyazrenkler.org/forum/
çeçen Cumhuriyeti Içkeriya Fahri Konsolosluğu Duyurusu

http://www.beyazrenkler.org/forum/showthread.php?p=90455#post90455
ÇEÇEN CUMHURİYETİ İÇKERİYA FAHRİ KONSOLOSLUĞU DUYURUSU Türkiye’de bulunan Çeçen sığınmacılarla ilgili olarak,uzun zamandır yaşanan ve çözüm bekleyen en önemli problemlerden birisi,“Türkiye’de legal olarak yaşama” konusu idiKonu:Türkiye’de bulunan ÇEÇEN SIĞINMACILARIN VİZE işlemleri hakkında Türkiye’de bulunan Çeçen sığınmacılarla ilgili olarak,uzun zamandır yaşanan ve çözüm bekleyen en önemli problemlerden birisi,“Türkiye’de legal olarak yaşama” yani vize alınma konusu idi Vize konusuyla ilgili bu güne kadar bir takım belirsizlikler ve konunun çözümü adına gecikme olmuşsa da Çeçen sığınmacılarımız 5; ve bizleri rahatlatan sonuç ortaya çıkmıştır TC Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Dairesi Başkanlığınca 15/07/2009 tarihinde,Çeçen sığınmacılar adına yapılmış olan Vize taleplerine, topluca uygunluk verilmiştir Bu vizeler Çeçen sığınmacılara ayrım yapılmaksızın bir (1)er yıllık olarak ve süre bitiminde tekrar uzatma yapmayı da sağlayan niteliktedir Bu çalışma; İstanbul’da bulunan KAFKAS ÇEÇEN DAYANIŞMA VE KÜLTÜR DERNEGİ tarafından yapılan faaliyetle sığınmacılarımız 5;n İsimleri ve ilgili bilgileri, ANKARA ‘da bulunan FAHRİ KONSOLOSLUĞA ulaştırılarak, bundan sonrası ÇEÇEN CUMHURİYETİ İÇKERİYA FAHRİ KONSOLOSLUĞU tarafından sürdürülerek yapılmıştır Savaş mağduru olarak vatanını, evini, barkını terk edip sığınacak bir liman arayarak Türkiye’ye gelmiş olan insanlarımızın rahatlamasını sağlayan, bu konuda TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNE emeği ve katkısı bulunan diğer bütün ilgili ve yetkililere ÇEÇEN HALKI ve ÇEÇEN CUMHURİYETİ İÇKERİYA DEVLETİ adına teşekkür ediyoruz ÇEÇEN CUMHURİYETİ İÇKERİ FAHRİ KONSOLOSU MEDET ÜNLÜÇeçen-Online©2009

7 Temmuz 2009 Salı

Taraf Gazetesi'nin finansörü Fethullah!? -Aydınlık-Araştırmalar -www.beyazrenkler.org/forum/

Taraf Gazetesi'nin finansörü Fethullah!? -Aydınlık-Araştırmalar

http://www.beyazrenkler.org/forum/showthread.php?p=87622#post87622

TARAF GAZETESININ FINANSORU KIM? -Aydınlık-Araştırmalar"Hafiza-i Beser, Nisyan ile Malüldür" Hatirlamakta yarar var(Türkce sorunu olan Dostlar eki acabilirler)Taraf Gazetesi'nin finansörü Fethullah!DÜĞMEYE BASILDI, DÖRT KOLDAN PARA AKIYORAydınlık,13 Temmuz 2008Taraf'ı çıkaran Alkım Gazetecilik, 1992'ye kadar küçük bir yayıneviyken ve batma noktasındayken birdenbire durumu düzeltti Alkım Yayınevi'nin borçlarını Fethullah bağlantılı Albaraka Türk çekleriyle ödemesi yayıncıların dikkatini çekmişti O tarihten sonra, birileri, Savaş ve Başar Arslan kardeşlere 'yürü dedi AKP iktidarıyla birlikte ise 'kanatlandılar'! Arslan kardeşler, Brüksel'de büro açıp AB'yle de ilişkiye geçtilerFethullahçı gladyo TSK'ya karşı Ergenekon operasyonunu başlatırken, Pentagon,Taraf için de düğmeye bastı Yasemin Çongar, Amerika'dan görevli olarak gönderildiBurada, ABD İstanbul Başkonsolosluğu kolları sıvadı 'Vatanı bir kadın memesine satarım' sözüyle meşhur Ahmet Altan, 30 bin YTL maaşla gazetenin kuruluş görevini üstlenmesi için ikna edildi Taraf yayına başladıktan sonra ayrılacağını söylemişti, ayrılmadı, genel yayın yönetmeni olduGazetenin sahibi, Alkım Gazetecilik adına Başar Arslan oldu Ahmet Altan'ın belirttiğine göre Başar Arslan yayın çizginse hiç karışmadı, odasını bile Altan'a bırakıp gitti İLK DESTEK FETHULLAH CEMAATİNDENAhmet Altan 10 Kasım 2007 tarihli Zaman gazetesinde yayımlanan röportajda, Taraf gazetesinin ilan gelirlerine dayanacağını söylemişti15 Kasım 2007 tarihinde yayına başlayan Taraf'taki ilanlara bakıyoruz, 'Alkım Yayınları' dışında, 2008'e kadar ilk bir ayda 'Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği' ağırlıktaKimse Yok mu Derneği 2002 yılında Fethullah'ın Samanyolu Televizyonu bünyesinde 'Kimse Yok mu?' programı ile başladı AKP iktidarı Kimse Yok mu Derneği benzeri vakıf ve dernekler için gelir vergisi kanununu değiştirdi, bu derneklere yapılan bağışlar vergiden muaf tutuldu “Mehmetcik Vakfı” Gelir vergisinden muaf tutulmadı, her ne hikmetse'Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği', şimdi 5 kıtada faaliyet yürütüyor, katrilyonlara hükmediyorUzmanlar, Fethullah cemaati üzerinden aktarılan paraların asıl kaynağının Amerika olduğunu, Soros'un açık toplum enstitüsünden geldiğini belirtiyorlarDevletin Halkbank ve Vakıfbank'ı ile Fethullah Gülen, daha ilk aydan Taraf'a ilan verenler arasındaydı!TAYYİP'in TMSF'Sİ BASTI, DAĞITTITaraf'ın tanıtım ilanları da Fethullahçı Zaman gazetesi tarafından yayımlandıHem Zaman, hem Fethullah'ın diğer yayın organı Aksiyon, Ahmet Altan ve Yasemin Çongar röportajlarıyla gazetenin tanıtımını yaptı Taraf'ın iki de transferi var Zaman'dan Biri, bildiğiniz Etyen Mahçupyan, öbürü Gülen bursuyla Amerika'da eğitim gören Leyla İpekçiTaraf, bir devlet kuruluşunun, TMSF'nin elindeki Sabah'ın baskı tesislerinde (Princity) basıldı, dağıtımını da TMSF'ye teslim edilen Merkez Dağıtım yaptıAlkım'ların TMSF Başkanı Ahmet Ertürk'le yakın ilişkisi olduğu belirtiliyorSabah gazetesi tüm tesisleriyle birlikte Damat Bey'in Çalık Holdingine devredildikten sonra ise Taraf, yine aynı tesislerde basılıyor, yine Çalık Holding'in elindeki Turkuvaz Dağıtım tarafından dağıtımı yapılıyorÇalık dışındaki taliplilerin Sabah ihalesinden en ufak bir ses çıkarmadan çekilmesinde de Amerikan-İsrail diplomatlarının ya da istihbarat kuruluşlarının etkisi var mıdır, ne dersiniz?ALTAN, 'EGEMEN GÜÇ'TEN DAHA FAZLA DESTEK TALEP EDİYOR 'Eğer sizin sattığınız mal zararla satılıyorsa, bu zararı başka yerden karşılamak zorundasınız' demişti Ahmet Altan, Taraf gazetesi çıkmadan 5 gün önce 10 Kasım 2007 tarihli Zaman'da yayımlanan röportajda Altan, sözlerini şöyle sürdürüyordu: 'Bu da sizi bir yere karşı boynu eğik hale getirir O yerin neresi olacağına siz kendiniz karar verirsiniz Ya bir iktidardır, ya bir hükümettir, ya egemen bir güçtür, ya size ilan verecek olandır Biz hiç kimseye karşı boynumuz eğik olsun istemiyoruz 1 YTL'den satmamızın nedeni bu'Ahmet Altan'ın anlattığına göre Fethullah cemaatinden gelen ilan paraları ile iktidarın baskı-dağıtım desteği, gazetenin 1 milyon liradan daha ucuza satılmasına olanak vermiyordu Daha büyük paralar gerekiyorduKendi deyimiyle 'Vatan satıcısı' Altan, bağlı olduğu 'egemen güç'ten daha fazla destek talep ediyorduO destek 4 ay içinde geldi Taraf, 8 Mart 2008 tarihinden itibaren 40 kuruşa düşürüldüAYDA EN AZ 500 BİN DOLAR!40 kuruşa gazete çıkarmak, ayda en az 500 bin dolar zarar demek Yayın sektöründen işadamları, 'Matbaanız ve dağıtım şirketiniz yoksa, zarar en az ayda 500 bin dolar olur' diyorTaraf, ilk 4 aylık yayın çizgisiyle bu parayı 'hak etmişti'!Pentagon güdümlü Fethullahçı gladyo da daha çok satan bir 'tetikçi gazete'ye ihtiyaç duyuyorduDeğişik gazetelerdeki bağlantı mekanizmaları artık temel operasyonlar için yeterli sonuç vermiyorduABD-İsrail bağlantılı Fethullah sermayesi daha aktif bir biçimde Taraf'a para akıtmalıydı4 ayında, Taraf gazetesine ve Alkım Yayınevi'ne 'çok büyük para akışının başladığı' belirtiliyorTaraf odaklı para akışı ve karmaşık ilişkiler öyle boyutlara geldi ki, Aydınlık'ın edindiği bilgilere göre, 40 yaşında medya patronu olan Başar Arslan şu sıralar paniğe kapılmaya başladı21 MART OPERASYONUNDAN 13 GÜN ÖNCETaraf gazetesinin 40 kuruşa düşürüldüğü tarih 8 Mart Fethullahçı gladyonun üçüncü ve ilk geniş kapsamlı Ergenekon operasyonunun tarihi 21 Mart 21 Mart'ta Türkiye, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'ten, Cumhuriyet, Aydınlık ve Ulusal KanalGenel Yayın yönetmenlerine, Prof Dr Kemal Alemdaroğlu'na varan geniş çaplı bir operasyonla sarsıldıİşte, Taraf o günler için çıkarılmıştı FETHULLAHÇI İSTİHBARATIN PSİKOLOJİK SAVAŞ BÜLTENİTaraf işin öylesine göbeğindeydi ki, sanık avukatlarına gösterilmeyen 'belgeler' Fethullahçı gladyo tarafından Taraf'a servis ediliyordu Bunların en çarpıcısı, baskından önce Alkım Yayınları'nın Ankara'daki bürosundan Taraf'a fakslandığı anlaşılan 'Yargıtay Krokisi' belgesiydiFethullah, Taraf'ı yalnız parayla değil, kirli haberlerle de besliyorTaraf, Fethullahçı istihbaratçıların servis ettiği haberlerle çıkıyor Emniyet'te yuvalanmış F tipi istihbararatçıların basın bülteni gibiAhmet Altan'ın medyayı peşlerinden sürükleme iddiasıyla, 'Babıâli'nin kimyasını değiştireceğiz!' sözleri böylece anlam kazanıyordu Gazete hem F tipi istihbaratçıların yürüttüğü psikolojik savaşın aracı misyonunu yürütüyor, hem de haber kaynaklarının Genelkurmay'dan olduğu yalanını ortaya atıyor Bu da tipik bir istihbaratçı numarasıFethullahçı Gladyo'nun çok sık başvurduğu bir tertipHER GÜN SATIR SATIR ÇEVİRİSİ YAPILIP, AB'YE SUNULUYORGazeteyi çıkaran Alkım Yayınevi'nin sahibi Savaş-Başer Arslan kardeşler, Brüksel'deki büroları kanalıyla Avrupa Birliği'yle de ilişkiye geçtilerTaraf gazetesi'nin satır satır çevirisi yapılıp her gün Avrupa Birliği'nin önüne konuluyor! AB, gazetelere doğrudan hibe yapamıyor ama yayınevlerine yapabiliyor Alkım Yayınevi'nin, Ahmet Altan'ın 'İçimizdeki Bir Yer' adlı romanının, 2004'te AB parasıyla basıldığı belirtiliyor 1 milyon adet basılıp maliyetinin 4'te biri fiyatına satılan Altan projesi, AB fonlarınca desteklendi Gazete bayilerine kadar ulaştırılan kitap için bakkallara bile standlar yerleştirmişti Ardından, Alkım yayınları Sabah Gazetesi'yle işbirliği yaparak Milli Eğitim Bakanlığı onaylı Yüz Temel Eser'i basmıştıAB ile kurulan bu köklü ilişkilerin, bugün para kanallarının çeşitlenmesinde etkili olduğu belirtiliyorHARİRİ'DEN ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ'NEHaziran alından itibaren Taraf'ta yayımlanan ilanlar çoğaldı ve çeşitlendi: Uluslararası Af Örgütü, Toplum Gönüllüleri Vakfı, Asya Finas, İsrail-MI6 bağlantılı Hariri'ye satılan Türk Telekom'un tam sayfa ilanları Taraf'ta dikkat çekici sıklıkta yayımlanıyorİlan, bir gazeteye para aktarmanın yasal ve gözle görülür yöntemi Ama tek yöntem değilBir bankacı, 'Unutmayın Türkiye'de para giriş çıkışı çok kolaydır Hiç bir denetim yok' diyorTARAF AKP'Yİ HİZAYA SOKUYORTaraf, Nisan-Mayıs aylarında yaptığı yayınlarda 'Ergenekon Ordu'ya uzanmalı' kampanyası yürüttü Bu yayınlar sırasında Taraf, Tayyip-Gül bölünmesinde açıkça Abdullah Gül yanlısı yayın yaptı Zamanında Taraf'a destek veren Tayyip Erdoğan,bu kez Taraf gazetesinde 'korkaklıkla' suçlandıYasemin Çongar, 2 Haziran 2008 tarihli Aksiyon'da yayımlanan röportajında şöyle diyordu:'Diyelim ki AK parti büyük bir pazarlık yaptı, Ergenekon'u güdük bıraktı, AB konusunda zaten durgun olan politikasını sürdürme sözü verdi, diyelim ki devletin antidemokratik alışkanlıklarını ve uygulamalarını sorgulamayacak noktaya geldi, o zaman kapatılmaz belki; ama AK Parti, AK Parti olmaktan çıkar Bu toplum daönümüzdeki seçimde başka bir parti bulur kendine'PSİKOLOJİK SAVAŞIN KARARGAHI Haziran'dan itibaren Taraf gazetesi, hemen her gün TSK'ya karşı bir yalan uydurup manşetine taşıdı İşte birkaç manşet 'haber':- Genelkurmay'ın yeni kontrgerilla planı (2Haziran)- Asker- Rektör kumpası (8 Haziran)- Yakında darbe olacak (10 Haziran)- Genelkurmay'ın Türkiye'yi biçimlendirme planı (20 Haziran)- Dağlıca baskını biliniyordu (25 Haziran)ORG BÜYÜKANIT: O GAZETEYİ FİNANSE EDEN KİM ONA BAKIN!Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 20 Haziranda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı duvarına asılan Atatürk Rölyefi'nin açılış töreni sonrasında verilen resepsiyonda şunları söyledi; ' O gazeteyi finanse eden kim, siz ona bakın; bakın sadece o gazetenin finansörü diyorum' Orgeneral Büyükanıt'ın 'O gazete' dediği Taraf Genelkurmay Başkanı, aynı resepsiyonda şunları da söyledi; 'Dünyada bu kadar saldırıya uğrayan başka bir silahlı kuvvetler var mı? Hele ki bu dönemde Terörle mücadelede en başarılı olduğu bir sırada'Gazete, 20 Haziran 2008 tarihli sayısında, Genelkurmay Karargahı'nda hazırlandığını iddia ettiği bir dökümanı manşet yapmıştı İşte Org Büyükanıt da 'o gazetenin finansörü' nü bu son saldırıdan sonra gündeme getirdi Aydınlık'a ulaşan bilgiyegöre Genelkurmay Başkanı, bunları söylerken 'finansörün' kim olduğunu da bilereksöylüyordu Ama Taraf'ın Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Fethullahçı para kaynakları apaçık olduğu halde, bu sefer de Genelkurmay Başkanı'nı 'bildiği para kaynağını açıklamaya' çağırdı Gazetenin 22 Haziran 2008 tarihli manşeti de bu yöndeydiVE 1 TEMMUZTürk Silahlı Kuvvetleri'nden emekli iki subayın, Org Hurşit Tolon ve Org Şener Eruygur'un tutuklanmasıyla sonuçlanan son operasyonla birlikte Taraf, adeta bayram ilan etti2 Temmuz günkü manşet şöyleydi: Cumhuriyet tarihide ilk defa/ Darbeci paşalar göz altında6 Temuz 2008 tarihli Taraf'ın manşeti şöyleydi: Yargılanacaklar!Aynı gün, Emekli Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu öne sürülen 'Darbe günlükleri' Taraf gazetesince yeniden piyasaya sürüldü Taraf bununla da kalmadı, bir darbe planı daha piyasaya sürdüOperasyon günü Taraf yine TSK'ya saldırı halindeydi 1 Temmuz günü Taraf gazetesi, CİA'nın kontrolundaki Tuncay Güney'in ifadelerine dayanarak, Ordu'nunbölündüğünü öne süren bir manşetle çıkmıştıNEDEN TSK HEDEF?Yasemin Çongar, Aksiyon'daki röportajında TSK'yı neden hedef aldıklarını anlattı 1 Mart Tezkeresinin reddedilmesi Çongar'da, onların jargonuyla travma yaratmış anlaşılan 'Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanlığı askerleri gemide bekliyordu Türkiye üzerinden Irak'a geçmek için Son anda savaş planları bozuldu' diyor Çongar, 'Amerika'nın çıkarları Irak'ın bölünmemesinden yana Yine o çıkarlar, Irak'ın bugünkü federal yapısını koruyarak Türkiye ile sağlam ilişkiler kurmasını gerektiriyor'Ahmet Altan da Zaman'a konuşurken TSK'nın Kuzey Irak operasyonuna şiddetle karşı çıkıyor ve şöyle diyor:'Bunun bedelini kim ödeyecek? Onlar mı, çocuklar mı?'Yine Yasemin Çongar, 'Genç Siviller'in düzenlediği bir panelde 'Ergenekon sadece toplum düşmanı değil, dünya düşmanı bir örgüt' diyordu, 'Türkiye'yi dünyadan koparmaya çalışıyor'Kimden? Çongar'ın yanıtı şöyle: 'Başta Avrupa Birliği'nden, ABD'den ve diğer ülkelerden de'TSK DÜŞMANLIĞI, TARAF İÇİNDE DE TARTIŞMA YARATTITaraf'ın yayınları gazetenin kadrosu içinde de tartışma yarattı Mayıs ayı içinde bazı muhabirler gazeteden istifa etti 27 Mayıs 2008 tarihli Gerçek Gündem internet sitesinde 'Ahmet Altan'a istifa şoku' başlığıyla yer alan habere göre istifacılar arasında Alev Er de vardı:'Taraf Gazetesi'nin yayın politikasına dayanamayan yedi kişi ilişiğini kesti Taraf Gazetesi'nin Fethullah Gülen-Abdullah Gül hayranlığı çalışanlarını da bıktırdı Gazetenin yedi çalışanı yönetime istifasını sundu Gazetecilerin ayrılma gerekçesinin 'yayın politikası' olduğu öğrenildi'Bize böyle bir gazete yapılacağı söylenmemişti' diyordu ayrılanlar 'Demokrat, sivil, özgürlükçü bir gazete yapılacaktı Ancak 17 Mayıs günü Deniz Gezmiş hakkında (ırkçı-yabancı düşmanı) diye bir yazı basıldı Herkesin kafası karıştı Biz de bu tabloiçinde görünmek istemedik' Bir başkası şöyle konuşuyordu: 'Fethullah Gülen ve Abdullah Gül yanlısı gazete yapılıyor Belgesiz bilgisiz bir şekilde TSK karşıtı haberler yer alıyor Bunu anlatmaya çalıştık Ama kimse dinlemedi'Haziran başında ise bir kısım Alkım Kitabevi üyeleri 'sola ve devrimci değerlere karşı kampanya başlattığı için' üyeliklerinden istifa ettiler 'Biz artık niyetin ne olduğunu anlamış bulunuyoruz' diyordu istifacılar, 'Vakit, Yeni Şafak, Zaman gibi bir yayınolacaksa Taraf gazetesi, kimsenin tuttuğu yok Ancak net olarak açıklasın, Truva atını kimse oynamasın!'İSRAİL KONSOLOSLUĞU'NDAN TARAF'A ZİYARETYalnızca Amerikan Konsolosluğu değil Taraf için kollarını sıvayanGerçek Gündem adlı internet gazetesi, 8 Temmuz günü Taraf Gazetesi'ni İsrail Konsolosluğu'nda görevli bir kadın ile bir erkeğin ziyaret ettiğini yazdıZiyaretçilere üç de koruma eşlik etmişti Haberde şu satırlara yer verildi:Taraf'ın İstanbul Kadıköy'deki bürosunu ziyaret eden İsrail konsolosluğu yetkilileri, binaya zırhlı bir araçla geldi Taraf'taki gazetecilerin Gerçek Gündem'e verdiği bilgiye göre, İsrail yetkilileri önce Yasemin Çongar'la ardından ise Ahmet Altan'la görüştü Ziyaretçiler, Altan ve Çongar, daha sonra hep birlikte yemeğe çıktılarYasemin Çongar'ın başka görevleri de var Taraf için, taa Amerika'dan getirilen Yasemin Çongar, 'Milliyet'in önerdiği tepe yöneticilik teklifini de bağımsız gazetecilik yapabilmek adına reddettiğini' anlattı orda burda Ayrıca onun görevi gazetecilikle, hatta Taraf'la sınırlı değildi2 Haziran 2008 tarihli Aksiyon'da şöyle diyordu Çongar:'Batı artık Türkiye ile ilişkilerini tamamen devlet üzerinden değil, iş dünyası ve sivil toplum üzerinden de kurmaya başladı Sadece İstanbul ve Ankara'yla değil, Anadolu ile de temas ediyorlar artık Taraf için döndüğümden beri 7 ay içinde birkaç kezGüneydoğu'ya gittim, Orta Anadolu'yu 10 yıl aradan sonra gördümÇongar'la kol kola gördüğümüz isimlerin başında Yıldıray Oğur geliyor Oğur, 'Genç Siviller' adlı örgütün başkanı Soros'tan besleniyor, Türkiye'de de 'turuncu devrim' denemesine hazırlanıyorlar
__________________Bilmeyenler ne bilsin bizi , bilenlere selam olsun!

Amerikanin-dehset-planı- Besam > Besam Video ve Resim Arşivi -/www.beyazrenkler.org/forum

http://www.vidivodo.com/259494/amerikanin-dehset-planı

Yeniden Türkiye-Ermenistan ilişkileri -Prof. Dr. Nurşen Mazıcı- Ermeni Sorunuwww.beyazrenkler.org/forum-

Yeniden Türkiye-Ermenistan ilişkileri -Prof. Dr. Nurşen Mazıcı- Ermeni Sorunu

http://www.beyazrenkler.org/forum/showthread.php?t=17628

08/05/2009'Altılar Toplantısı'nda Türkiye Rusya'yı Mavi Akım 2 Projesi'yle bölgede dostluk ve desteğini kazanmakla, Ermenistan ve Azerbaycan'ı Batı Dünyası'yla entegrasyonla, AB'yi Minsk Grubu sürecini hızlandırma karşılığında Nabucco Projesi'yle, ABD'yi Kafkaslar Bölgesi'nde NATO içi destekle yanına çekebilirNURSEN MAZICI Ermenistan’la ilişkilerin kesildiği 1993 yılından beri 16 yıl boyunca Türkiye’nin hemen hemen hiçbir ekonomik kaybı olmamakla birlikte, bu kesintinin asıl kaybedeni Ermenistan oldu Çünkü 1,5 milyon nüfusa sahip Ermenistan’ın gereksinim duyduğu Türk ticari malları, zaten Gürcistan üzerinden bu ülkeye ulaştırılıyordu Türkiye’nin ekonomik bir kaybı olmamasının yanı sıra, bu süre içinde bir başka olumlu gelişme gerçekleştiTürk akademisyenlerin yabancı arşivlerde (ABD, Rusya, Fransa, Almanya) yaptıkları bilimsel çalışmalarla, dünya kamuoyunda 1915 olayları, yalnızca Ermeni ‘soykırımı’ olarak bilinmekten çıktı ve Ermeni çetelerinin de Müslüman Türk halkını katlettiği bir süreç olarak öğrenildi Nitekim geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un, Temsilciler Meclisi’nin Dış İlişkiler Komitesi’nde yaptığı konuşmada: “Türk ve Ermeni liderlerin, ortak ve acılı geçmişlerini uzlaştırma konusunda son dönemde attıkları adımlardan çok cesaretlendim Sınırların açılması ve diplomatik ilişkilerin normalleşmesi bu süreci kolaylaştıracaktır,” açıklaması, bu savıma iyi bir örnektir Sınır ve ‘soykırım’Türkiye’nin Ermenistan sınırını kapatması ve diplomatik ilişkilerini kesmesinden sonra, Ermeni soykırım iddialarını parlamentolarından geçiren devlet sayısında hızlı bir artış oldu ve bu artış hızının en yüksek olduğu ülke ise, 42 eyalet parlamentosunda kararı kabul eden ABD idi İşte böyle bir ortamda başlayan ABD başkanlık seçimlerinde Demokrat aday Obama, tam 22 kez soykırım sözcüğünü kullandı ve seçilirse ‘soykırım yasa tasarısını’ onaylayacağını söyledi Örneğin bir seçim kampanyası sırasında “İki yıl önce, Türkiye’nin 1915’ten başlayarak binlerce Ermeniyi boğazlamasını doğru biçimde ‘soykırım’ olarak niteleyen ABD’nin Ermenistan’daki büyükelçisini azleden dışişleri bakanını eleştirdim Ermeni soykırımı, bir iddia, kişisel bir görüş ve kanaat değildir; çok sayıda tarihî delillerle desteklenmiş ve geniş çapta belgelenmiş bir olgudur Bu olgular inkâr edilemezler Başkan olarak Ermeni soykırımını tanıyacağım Amerika Ermeni soykırımı hakkında doğruları konuşacak bir lidere lâyıktır Ben böyle bir Başkan olacağım,” dediAncak her seçim öncesi Carter’dan beri her başkan adayının bu sözcüğü kullanacağına ilişkin Ermeni seçmenine söz vermesine karşın, başkan seçildikten sonra, aynı sözcüğü kullanmaması da, geleneksel bir Amerikan seçim vaadı olmaktan öteye gidemedi Nitekim, Obama da, beni yanıtlmadı ve 24 Nisan’da 1915 Ermeni olayları anma gününde yayınladığı açıklamada, “94 yıl önce, 20 yüzyılın en büyük katliamlarından biri başladı Her yıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde 15 milyon Ermeni’nin katledilmesi veya ölüme yürümesini anıyoruz” dedi Bu açıklamayı ben, Türkiye açısından ikinci olumlu gelişme olarak değerlendirmeme karşın, soykırım yerine ‘büyük felaket’ sıfatının kullanılması, yeni tepki ve olumsuz yorumlara yol açtı ve ardından Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin yeniden başlaması için bir ‘Yol haritası’ yapıldı Bu haritaya göre, 1- Diplomatik ilişkilerin kurulmasını sağlamak üzere iki hükümet arasında bir konferans düzenlenmesi,2- Soykırım iddialarının tartışılması için bir tarih komisyonu oluşturulması,3- Bu süreçte Türkiye, Azerbaycan- Ermenistan ilişkilerinde her iki yanı da tatmin edecek bir politika uygulaması, öngörülmektedir‘Harita’ya bakışBu haritanın önce olumlu sonra da olumsuz olası sonuçlarını değerlendirelim1- Karşılıklı büyükelçilerin atanmasına değin sürecek olan diplomatik ilişkileri düzenleyecek konferans tümcesi kulağa hoşgelmekle birlikte, tüm bu sorunların görüşüleceği toplantıların İsviçre’de yapılacak olması kulaklarda aynı hoşnutluğu yaratmıyor Soğuk Savaş döneminin ‘Daimi Tarafsız Devleti’ İsviçre, Türkiye-Ermenistan arasındaki sorunların çözümü için toplanılacak ideal bir devlet değildir Çünkü İsviçre, yalnızca Ermeni soykırım iddialarını parlamentosunda kabul ederek, bir irade beyanında bulunmuş ve yasa çıkarmış bir ülke değil, aynı zamanda ‘Ermenilere soykırım yapılmadı’ demeyi suç kabul etmiş bir devlet olması hasebiyle bu konuda artık, fazlasıyla taraflı bir devlettir Eğer toplantı İsviçre’de yapılacak olursa Türkiye, bu toplantıya katılacak olan az sayıdaki akademisyenini de İsviçre hapishanelerine kaptırabilir Dolayısıyla , Türk Hükümeti, derhal toplantının yapılacağı ülkenin değiştirlimesini istemelidir 2- Soykırım iddialarına gelince: öncelikle ‘büyük feleket’ nitelemesinin optimist yorumu, savaşın zaten felaket olduğu, 1915 olaylarının da Ermeniler için vaka-i hayriye olmadığı belirtilerekbu sözcüğe çok fazla tepki gösterilmeyebilineceği yönünde olabilir Çünkü, soykırım sözcüğünü, Ermenistan Ermenileri ve Sarkisyan Hükümeti’nden çok, diasporadaki Ermeni lobisi ve Türkiye’yle ilişki kurulmasına karşı çıkarak koalisyon hükümetinden istifa eden Taşnak Partisi kullanmaktadır Türkiye için 4T planı da, zaten bu kesimin talebidir Ermenistan’la kurulacak olan her iyi ilişki, Ermeni lobisi ve Taşnak Partisi’nin Ermenistan dış politikasına etkisini zayıflatacak, böylece yıllar sonra soykırım kavramı da, iki ülke arasındaki ilişkiler gelişince önemini kaybedecektir Pesimist yorum ise şudur: Holocaust sözcüğü de Yahudiler için ‘büyük tahribat’, ‘büyük yangın’ anlamına geldiği halde, Lemkin’in 1944’te yaptığı ve 1948’de de Birleşmiş Milletler’in kabul ettiği genocide, yani soykırım sözcüğüne uluslararası siyasal bir anlam kazandırılarak aynı yıl, yani 1948’de İsrail’in kurulmasının nedenlerinden birisini oluşturduğu unutulmamalıdır Hukuksal boyutBu bağlamda zamanla Medz Yegern (büyük felaket) nitelemesine de hukuksal bir boyut kazandırılabilir Çünkü, soykırım sözcüğünün Türkiye üzerinde oluşturduğu duyarlılık, bu kavramın hukuksal boyutudur Nitekim 2001’de Viyana’da toplanan Türk-Ermeni Barışma Komisyonu, ABD’de bir hukuk bürosundan bu konuda görüş istemiş, ABD’li avukatlar, ‘Soykırım sözleşmesi Ermeni olaylarına uygulanabilir, Türkiye de soykırım yapmıştır zaten’ diye görüş bildirmişlerdi Böylece, anılan komisyon dağıldı Yeni kurulacak olan tarih komisyonu da, benzeri öznel ve hukuk dışı görüş bildiren kişi ve/veya kurumların yorum ve baskısıyla karşılaşabilir 3- 1991’de bağımsızlığını kazandığında Ermenistan’ı tanıyan ilk devletlerden biri olan Türkiye, iyi komşuluk ve dosluk ilişkileri çerçevesinde Ermenistan’a yakınlık göstermiş, hatta Başbakan Demirel, Karadeniz’e kıyısı olmadığı halde Ermenistan ve Azerbaycan’ın, hem de kurucu üye olarak, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’na alınmaları konusunda ısrar etmiş ve başarılı olmuştur Ne var ki, 30 Ocak 1992’de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilat (AGİT)’na üye olan iki devlet Azerbaycan ve Ermenistan’ın üyeliklerinin hemen sonrasında aralarındaki sorunları çözmek için AGİT temsilcileri bölgeye gönderilmiş, durum tespiti yapılmış ve 27-28 Şubat 1992’de Prag’da yapılan toplantıda Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğu kabul edilmiştirBu karara karşın Ermenistan, AGİT kararına uymayınca 1993’te Türkiye-Ermenistan’la ilişkilerini kesmiştir AGİT’in 1996 Lizbon Zirvesi’nde , 1997’de Minsk’te ve 2007’de Madrid’te alınan aynı yöndeki kararları da, Ermenistan’a geri adım attıramamıştır Ermenistan’ın Karabağ’ı işgalinin bir başka teyidi de evrensel aktör Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin almış olduğu 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararlarla, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün dokunulmazlığı, Ermenistan’ın işgal edilen toprakların hemen ve şartsız olarak çekilmesi gerektiği vurgulanmıştır Ayrıca, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Genel Kurulu’nun 2005 yılı ocak ayında kabul ettiği: “Üye bir ülkenin, diğer bir üye ülke toprağını işgal etmesinin, Avrupa Konseyi ile ilgili taahhütlerine ciddi bir ihlal oluşturduğu” şeklindeki kararı da, Ermenistan’ın uluslararası hukuk kurallarını ihlal etmesini engelleyememiştirÖznel tutum mu?Kısacası, Karabağ’ın statüsünün belirlenmesinde şu güne değin görüldüğü üzere Türkiye, uluslarası hukuk kuralarına uyma dışında, “Azerbaycan lehine olmak” gibi öznel bir tutum izlememiştir Bir başka deyişle, Azerbaycan, benzeri bir işgali yapmış olsa, örneğin Ermenistan’a ait Megri, Goris ya da Kafan’ı işgal etseydi, Türkiye uluslararası ve uluslarüstü aktörlerin aldığı hukuksal kararlara uyarak, Azerbaycan’la da ilişkisini büyük bir olasılıkla kesebilirdi Böylece, Türkiye, Batılı ve uluslararası ilişkilerine tek başına karar veren siyasal bağımsızlığa sahip bir devlet olarak, kendi iradesiyle tek başına Ermenistan’la ilişkileri başlatmış ve anılan devletin hukukdışı Karabağ’ı işgali sonucu kendi iradesiyle ve tek başına bu ülkeyle her türlü ilişkisini kesmiştir Ancak şimdi, ilişkilerin yeniden başlaması için altı devlet (Türkiye, ABD, Rusya, Ermenistan, Azerbaycan, İsviçre) bir araya geliyorOlası risklerBu bağlamda Ermenistan sınırının açılmasının olası riskleri şunlardır: 1- Ermenistan’la sınır açıldıktan sonra bu ülkeyi de içeren doğalgaz boru hatları Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine dağıtılacaktır Ermenistan’da gelecekteki hükümetler, Koçeryan hükümetleri gibi Türkiye’den devletler hukuku çerçevesinde savaş nedeni olabilecek taleplerde bulunduğunda, sınırı tekrar kapatmak 1993’teki kadar kolay olmayabilir Örneğin, ne Kopenhag ne de Maastricht kriterlerinde olmasına karşın Avrupa ülkeleri Türkiye’ye “sınırı kapatırsan AB’ye almayız ha” diyebilirler Bu uyarı karşısında “kapatmasak alacak mısınız” sorusunu soracak siyasal iradeden yoksun olabiliriz2- Bir ABD, bir Almanya, bir Rusya,bir Japonya gibi gelişmiş ve zengin ülke olmayan Türkiye’nin, hiç kuşkusuz, yeni dünya sisteminde bölgede lider ülke olma olasılığı yokturAncak gücünü olanaklarıyla desteklemesi durumunda hem Kafkaslar’da, hem de Ortadoğu’da ‘lideraltı’ ikinci devlet olabilir Bu bakış açısıyla ‘Altılar Toplantısı’nda’, Türkiye, Rusya’yı Mavi Akım 2 Projesi’yle bölgede dostluk ve desteğini kazanmakla; Ermenistan ve Azerbaycan’ı Batı Dünyası’yla entegrasyonla, AB’yi Minsk Grubu sürecini hızlandırma karşılığında Nabucco Projesi’yle; ABD’yi Kafkaslar Bölgesi’nde NATO içi destekle yanına çekebilirKısacası, dış politika yapım sürecinin değişmesi, olgular ve koşulların değişimiyle dış politika sorunları olarak tekrar karşımıza çıkar, yani dış politika dinamiktir Ancak, bir devletin dış politikasını dış aktörler de etkileyebileceği gibi, asıl belirleyici etken, o devletin kendi gücüdür Hiç kuşkusuz, dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinin yüzde 70’ni yakın çevresinde bulunduran Türkiye, güçlü bir ülkedir Ne var ki, bağımsız bir dış politika uygulamak için güce gerekli olan yetenek, parasal zenginlik, vizyon, birikim, donanım ve plan gibi olanakları da eklemek gerekir Ancak bu dört faktörlü, üç bilinmeyenli denklemi çözebilme olanakları ne yazık ki AKP hükümetinde yeterince görülemiyor1920 Londra Konferansı’nda Lloyd George’un “Anadolu’daki savaş, Türklerle Yunanlar arasında değil, İngilizlerle Ruslar arasındadır,” sözlerini anımsayarak, yeni başlayacak ilişkinin de, Ermenilerle Türkler arasında dostluğu değil, ABD’yle Rusya arasında Kafkasya rekabetini yoğunlaştırarak Türkiye’ye ‘çimen rolü’ düşmesi kaygılarını arttırdığını itiraf edebilirimUmarım, Ermenistan’a sınır açmaya giderken Azerbaycan’la 10 milyar dolarlık yatırım hacmini yitirmeyizProf Dr Nurşen Mazıcı: Siyaset Bilimci, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi
__________________Bilmeyenler ne bilsin bizi , bilenlere selam olsun!

MİLF lideri Gazali - Arşiv, Anlaşmalar ve Belgeler > Afrika Müslümanları Federasyonu Dosyası -/www.beyazrenkler.org/forum/

MİLF lideri Gazali -Afrika Müslümanları Federasyonu Dosyası

http://www.beyazrenkler.org/forum/showthread.php?t=19525

MİLF lideri Gazali TİMETURK'e konuştuMoro İslami Kurtuluş Hareketi (MILF) siyasi işler sorumlusu Cafer Gazali Timeturk’e konuştu Gazali, Türkiye’den ve İslam dünyasından tek bir isteğinin olduğunu söylediMurat Yılmaz - Mesut Olgun / Filipinler / TİMETURKSayın Gazali öncelikle bu çok kritik dönemde ve oldukça meşgul olduğunuz bir zaman diliminde görüşme talebimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz ve Türkiye Müslümanların selamlarını iletiyoruzAleyküm selam, bizlerin de selamlarını iletiniz Biz teşekkür ediyoruz ki sizler coğrafyanın çok da tekin olmadığı bir dönemde bizlerin sıkıntılarını yakinen görebilmek için buralara kadar geldinizAğustos ayından itibaren Filipinler Anayasa Mahkemesi’nin anlaşmayı imzalamaktan vazgeçmesiyle birlikte neler yaşandı? İnsanların durumları şu anda nasıl?Böylesi zor bir dönemde sizler yaşananlara şahit olacaksınız, evlerinden yurtlarından koparılan on binleri göreceksiniz Bu insanlar köklerinden, yaşadıkları yerlerden koparıldılar Maguindanao bölgesinde mesela, pek çok kasabada artık insanlar yaşamıyor Mesela Talitay, Talayan, Guindulungan, Datu Anggal, Datu Piang Kırsal kesimde bütün siviller evlerini terk etti, kimse kalmadı Bu insanlar çeşitli sığınma merkezlerine yerleştirildi Ve bildiğiniz gibi, şimdi Ramazan ayındayız Müslümanların ne kadar zor bir durum içinde olduğunu tahmin edebilirsiniz Çünkü çadırlarda yaşıyorlar Kendilerini yağmurdan korumaya çalışıyorlar, sıcak havalarda da aynı şekilde korumasızlar Ve bir yandan da ibadetlerini yerine getirmeye çalışıyorlarTahliye edilen insanların yerleştirildiği kamplarda barınaklar insanların sığınabileceği nitelikte değil Sadece biraz iyileştirilmiş çadırlar var Hayal edin, su yok, banyo yapamıyorlar, yemek pişirmek bile çok zor Kanalizasyon sistemi yok Yiyecek bir şey yok ve en kötüsü bu insanların hepsi bütün mallarını geride bıraktı ve evlerinin çoğu da bombardımanlar sırasında yok oldu Bütün bunları ancak bu bölgelere gittiğiniz vakit görebilirsiniz ve Filipinler ordusu da bu bölgelere girişi zorlaştırıyor Çünkü olan biteni dünyadan özellikle saklamak istiyorlar Böylece dünya kamuoyu burada ne olup bittiğini bilmeyecek Söylediklerine göre bizim bir komutanımızı arıyorlar Buna operasyon diyorlar Ama bu operasyonlarda siviller ölüyor, savaşçılar değil Çünkü askerler savaşçıların bulunduğu bölgelere yaklaşamıyorlar Sivillerin yaşadığı bölgelere gidiyorlar ve onların silahları yok, direnemiyorlarBu insanlar yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak için elzem olan malzemelere ihtiyaç duyuyorlar Asıl problem olan bu insanların kendi yaşadıkları yerlere döndükleri zaman sıfırdan başlayacak olmaları Toprağı ekip biçerken kullandıkları hayvanları Filipin askerleri tarafından alınıp götürüldü, malları yağmalandı ve evleri bombalandı, yok edildiAma kanaatimizce Bangsamoro halkının asıl ihtiyaç duyduğu şey siyasi anlamda destek olmanız İslam dünyasının ve diğer ülkelerin Mindanao’daki sorunun çözümünde samimi olması sorunun siyasi bir anlaşma yoluyla çözülmesi yönünde irade göstermeleri ve Filipinler hükümetine bu şekilde baskı yapmaları çok önemli Bizim en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, Mindanao’daki problem için kalıcı bir çözüm bulunması Dünya kamuoyunun Filipinler hükümetini MILF ile yapılan yeni dönem görüşmelerinde ciddi olarak yer alması yönünde etki etmesiyle ivedi bir çözüm sağlanabilirAnlaşma sürecinden bahseder misiniz?MILF ve Filipinler hükümeti arasındaki görüşmeler 11 yıldır sürüyor ve MOA (Memorandum of Agreement on Bangsamoro Ancestoral Domain) dediğimiz Anlaşma Memorandumu da aynı şekilde Filipinler hükümetiyle 11 yıllık görüşmeler sonucunda şekillendi Ortak karara varılan bütün konular MOA’da yer aldığı ve MOA tamamlandığı halde aniden anlaşma kenara atıldı ve şu an MOA’nın kaderinin ne olduğu belirsiz Dediler ki MOA’nın içeriğini tekrar konuşalım, tartışalım Ama ben bunun mantıklı bir öneri olduğunu düşünmüyorum Hükümetle tekrar bir 11 sene daha sürebilecek görüşmelere başlamak hiç mantıklı değil Ve bu sürenin sonunda MOA’nın nasıl bir gelişme sağlanacağını bilemiyoruz Bu konuda bir garanti yok Hükümetin bizim askerlerimizi kontrol edemediğimiz yönündeki suçlamaları tam aksine kendileri için geçerli Asıl hükümet, bu durumu kullanmak isteyen, meclise girmek, 2010 yılındaki seçimlerde senatör olmak, cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmek isteyen idarecilere ve Manila’daki politikacılara söz geçiremiyor Bu insanların hepsi mevcut durumu kendi çıkarları için kullanmak istiyorlar Siyasi olarak çıkar sağlamak istiyorlar Olayı suistimal ediyorlar Farkında olmadıkları şey ise bu şekilde çıkar sağlamaya çalışırken Mindanao’daki barış sürecine zarar vermeleriÇeşitli analizlerde bu savaştan etkilenen insanların sayıları yüzlerle ifade ediliyorAncak bazı kaynaklarda ve medya gruplarında okuduğumuza göre devam eden savaştan ya da krizden 200 bini aşkın kişi etkilenmişBaşkentte MILF’in Ulusal Koordinasyon Ofisi var Bu ofisin işi savaşlardan ya da doğal afetlerden etkilenen insanları koruma altına almak Bu kurumun kayıtlarına göre en az 500 bin kişi yerinden edilmiş Bunların içinde Müslümanlar da var gayrimüslimler de Ama Müslümanlar çoğunluğu oluşturuyor SİVİLLERE SALDIRININ İSLAM’DA YERİ YOKBazı suçlamalar var, bazı Müslüman kumandanların sivillere saldırdığı söyleniyor Hıristiyanlar arasında sivil kayıpların çok fazla olduğu söyleniyor Bu konuda ne söylemek istersiniz?Biz bazı sivillerin saldırıya uğradığını kabul ediyoruz Lanao del Norte’de bazı evlerin yakıldığını, özel mülklerin yağmalandığını kabul ediyoruz Bangsamoro liderliği olarak bu fiilleri kınıyor ve bunlardan kimler sorumluysa yakalanmalarını istiyoruz Sivil kayıplar konusunda ise, bu konunun araştırılması gerekiyor Çünkü biz bu insanların gerçekten sivil olup olmadığını ya da önceden sivil olup sonradan aktif savaşçı haline gelip gelmediklerini bilmek istiyoruzYerel yetkililer sivilleri silahlandırıyorlar Lanao del Norte ve Kuzey Cotabato’da valiler ve belediye başkanları son zamanlarda Sivil Gönüllü Organizasyonu adı altında bir örgütlenmeye gidiyor Gördüğünüz gibi eğer biri elinde silah tutuyorsa o savaşçıdırVe savaşçılara nasıl muamele ediliyorsa bu kişilere de öyle muamele edilir İslami kurallar sivillerin öldürülmesi, kadınların, din adamlarının, çocukların öldürülmesi, evlerin yakılması ve buna benzer hareketleri yasaklamıştır İslam dinine göre bunlar günahtır Bizim kendi askerlerimiz İslami Bangsamoro Silahlı Kuvvetleri de bu kuralları sıkıca uyguluyor Bizim adamlarımız savaşçı olarak bunlara çok dikkat ediyorlar İslami kuralların yanında Uluslararası Cenevre Sözleşmesi’ne de uygun davranıyorlar Öldürüldüğü iddia edilen siviller gerçekten siviller mi yoksa yerel yöneticiler tarafından silahlandırılan sivil giyinmiş insanlar mı? Eğer gönüllü savaşçılarsa araştırmak gerekiyor Mesela North Cotabato’da hükümet güçleri yanında 1000 kadar silah getirdi ve belirledikleri kişilere dağıttıBasından takip ettiğimiz kadarıyla Davao’da gerçekleşen olaylarla ilgili bazı suçlamalar var Yaralı isyancılar olduğunu, bunları tedavi ettirmek için sağlık ekiplerinin kaçırıldığını, yönetimin bu yönde istihbarata sahip olduğunu ve bu yüzden sivilleri korumak için Davao halkını silahlandırdıklarını iddia ediyorlar Uluslararası medyada olaylar bu şekilde anlatılıyorBu dayanağı olmayan bir iddia, sivilleri silahlandırmayı meşrulaştırmak için kullandıkları bir söylem Eğer buralarda siviller öldürülüyorsa bu MILF’in suçu değil çünkü Filipinler idaresi sivilleri savaşçılara dönüştürüyor Karşındaki silahlıysa sen de kendini savunmak zorunda kalırsınFilipin yönetimi diğer bir Müslüman grup olan Moro Ulusal Kurtuluş Hareketi (MNLF) yönetimiyle anlaşma yaptı Bu durum MILF ile MNLF yönetimi arasında nasıl bir etki oluşturdu?Hükümetten memnun olan, hükümetle derdi olmayan insanlar eliyle anlaşma yapmak istemelerinin mantıklı olduğunu düşünmüyorum Evet, MNLF liderlerinin çoğunluğu şu an hükümetle çalışıyor, belediye başkanı, vali, senatör veya kongre üyesi olarak Onlar Filipinler hükümetiyle savaşmıyorlar çünkü hükümetten, hükümetin işleyişinden memnunlar Bangsamoro meselesine baktığımızda ise biz bir mücadele veriyoruz çünkü biz ayrımcılığa uğruyoruz Biz en alt sınıf insan muamelesi görüyoruzBize geri kalan diğer insanlar gibi eşit davranılmıyor Biz eşit olmak istiyoruz Biz savaşıyoruz çünkü mutmain değiliz Bizim savaşmamızın siyasi sebebi budur Bu nedenle mantıklı olan hükümetin MILF ile görüşmesidirMÜSLÜMANLAR BİRBİRİNE DÜŞÜRÜLMEYE ÇALIŞILIYORMNLF’in bu tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?Evet, çok garip bir durum Bu kişilerin Bangsamoro halkının bağımsızlık mücadelesinde önderlik etmesi gerekirken şu an bizim savaştığımız hükümetin saflarında yer alıyorlar Ancak hükümet ile beraber hareket eden politikacı, belediye başkanı olarak görev yapan ya da hükümette görev alan tek bir MILF lideri bulamazsınız Hareketin bütün liderleri tam olarak yaptıkları işe odaklanmış durumda Sadece hükümetle görüşmeleri yürütmek için atanmış olanlar hariç Onların bir kısmı da hükümette çalışıyor Bu da söz konusu durum için olması gereken bir durum çünkü hükümette çalışıyor olmasalar zaten dışarıda kalamazlarBu çözülmesi gereken MNLF ve MILF arasındaki bir meseledir Hükümet bu meseleden çıkar sağlamaya, bizi bölmeye çalışıyor Bu hükümetin Moro’yu bölmek için kurduğu bir düzendir MNLF ve MILF liderleri arasında görüşmeler devam ediyor Biz bu durumu Bangsamoro’daki durumun bir çözüme kavuşması için birlik olmanın öneminin farkındayız Biz MILF ve MNLF olarak iki cepheyi birleştirmeyi değil ama ortak hareket etmeyi düşünebiliriz Çünkü bu bizim için çok zor olurdu, iki cephenin birleşmesi, yapıları çok farklı çünkü Ama biz her zaman beraber işbirliği içinde olabiliriz Ve ortak çözümleri her zaman destekleriz Şimdi yaptığımız da tam olarak buBize bölgenin durumuyla ilgili, savaşan güçlerle ilgili bazı istatistikler verebilir misiniz?Bu konuda ancak tahmin yürütebiliriz ama çevre adalarla beraber Müslüman nüfus 10 milyonun üzerinde ve MILF’in sivil sempatizanları beş milyonu buluyor 100 binden fazla da eğitimli savaşçımız var Organizasyonumuz Kabunsuan’ın tamamında, Maguindanao’da hatta Cotabato şehrinde bile örgütlenmiş bulunuyor Cotabato şehrinde sadece organizasyon olarak MILF var Lanao’da Lanao del Norte ve Lanao del Sur’da, Davao’da, Güney Cotabato, Sarangani’de ve Zamboanga yarımadasında örgütlendik Yakın zamanda Tawi-Tawi’de Sulu’da da aynı şekilde organize olmayı başardık Ama Zamboanga’da organizasyonumuz hala yeterli güce sahip değil, güçlenmemiz gerekiyor Tawi-Tawi ve Sulu’da dahil Biz de bu bölgelere odaklanıyoruzİSLAM DÜNYASI YARDIM ETMİYORBurada uzun yıllardır haklarınızı yeniden alabilmek için bir bağımsızlık mücadelesi veriyorsunuz Bu konuda çevre ülkelerden ve İslam dünyasından yeterli destek görüyor musunuz?Müslüman ülkelerin bir kısmı ciddi şekilde yardım ediyor Özellikle Malezya sorunun barışçı bir şekilde çözülmesi için çok ciddi bir şekilde destek veriyor Aslında şu an MILF ve Filipinler hükümeti arasında görüşmelere aracılık eden Malezya’dır Görüşmeleri izleyen uluslararası ekibin başında da Malezya bulunuyor Problemin çözümüyle oldukça ilgilenen bir başka ülke de Libya Sorunun barışçı bir şekilde çözülmesini bekleyen Japonya gibi diğer ülkeler de mevcut Ve Avrupa ülkeleri var Aslında birçok defa bazı Avrupa ülkelerinin büyükelçiliklerinden ziyarete geldiler bize Amerikan büyükelçiliği de gelip bizimle direk irtibat kurdu ABD ve Avrupalı devletler sorunun barışçıl bir şekilde çözümünü istiyorlar Ve bize yardım eden, çeşitli projeleri finanse eden ülkeler de var ABD gibi Geçen sene ABD temsilcileri bizi ziyarete geldi ve 1 milyar dolardan fazla yardımda bulundular Yanlış anlamayın bu yardımlar özellikle Müslümanlar için değil Mindanao’ya yaptılar bu yardımı ve yardımların büyük bir kısmı yerel yönetimlere yapıldı Bu yerel yönetimler sizin bahsettiğiniz idareciler değil mi? Bazıları bu kişilerin barış istemediğini, barışa karşı olduklarını söylüyorlar Amerikalıların yardımları ise bu yerel yönetimler tarafından yönlendiriliyor Evet, burada işler böyle yürüyor Su kanallarını görmüşsünüzdür yol kenarlarında, bunların pek çoğu USAID tarafından finanse edildi Klinikler, tıbbi merkezler de aynı şekilde inşa edildi Japonya da yardım etti Su taşıma projeleri, çok amaçlı binalar gibi çeşitli projeler yapıldı, Avrupa’dan da fonlar geliyor aynı zamanda Çeşitli uluslararası gruplar da bize yardım etmeye çalışıyor ama İslam ülkelerinden yardım hiç gelmiyor nerdeyse Sadece Ortadoğu ülkelerinin bir kısmından fonlar geliyor; cami inşası ve yetimhanelere destek gibi… Ama genel olarak İslam dünyasından hiç yardım gelmiyor TÜRKİYE’DEN TEK BİR İSTEĞİMİZ VARTürk hükümetine ve Türk halkına son olarak neler söylemek istersiniz?Türk hükümetine ve Türk liderlere bir mesaj göndermek isteriz Lütfen Mindanao’da olanları dikkatle incelesinler Bu problemin çözümünde bize büyük yardımları dokunabilir Şu zamanda Bangsamoro halkının desteğe çok ihtiyacı var Ancak biz hiçbir şey istemiyoruz Bize sadece Mindanao’da barışçı, akılcı, kalıcı ve kabul edilebilir bir çözüm elde etmememiz yönünde destek olunmasını istiyoruz Sizden, İslam ülkelerinden ve uluslararası kamuoyundan tek istediğimiz bu
__________________Bilmeyenler ne bilsin bizi , bilenlere selam olsun!

ÇEÇENİSTAN: ŞEHADET -Besam > Çeçenistan Dosyası > ÇİC Fahri Konsolosu Medet ÜNLÜ Yazıları www.beyazrenkler.org/forum/-

ÇEÇENİSTAN: ŞEHADET-Medet Ünlü ÇİC Fahri Konsolosu
http://www.beyazrenkler.org/forum/showthread.php?t=19183

Şahadetin Allah katında ne kadar makbul olduğu ayet ve hadiselerle sabittirAncak Allah’u Tela’nın nasip etmesi halinde ulaşılabilecek büyük bir nimettir Şehidleri olmayan ve şahadet arzulu mücahidanı olmayan mücadelelerin islamiliğinden bahsedilemez İslami vasfı bulunan bütün cihad coğrafyaları ve orada cereyan eden mücadeleler evvelde ve ahirde sahip çıkmamız gereken ,benimseyerek destek vermemiz gereken nitelikler taşırÇünkü böyle bakmak ve bu uğurda katkı sahibi olmamız farz-ı ayndır” ‘Her nefis eceli tadacaktır”gerçeği bizim de gideceğimiz yerin ukba olduğunun en önemli delilidirVe orada önümüze çıkacak durumun amellerimize,hayatımıza ,gayret ve kulluluğumuza göre şekil bulacağını bir an dahi unutmamak mecburiyetimiz olmalıdır Evet İslamilik niteliği asla tartışılmayacak olan Çeçenistan direnişi ve ĞAZOT’u örnek alacağımız nice şehitlerimizi birer yol gösterici ve hayatları,mücadeleleri ve şahadetleriyle imrenerek bakacağımız imanlı ,yürekli ve güzel insanlarımızı bizlere hediye etmiştir Bunlardan birisi de hiç kuşkusuz ÇEÇEN CUMHURİYETİ 4Devlet Başkanı ABDUL HALİM SADULLAYEV’dirZaten her kademeden şehitleri bulunan Çeçen Cephesi Devlet Başkanları açısından da var olan bütün başkanlarını,mücadelenin sıcaklığını bizzat yaşayarak ,meydanda küfür güçlerine karşı aleni olarak duruşlarıyla şahadete ulaşma vasfını taşıyor Aziz şehidimiz ABDULHALİM SADULLAYEV, birinci ve ikinci savaşta verilen savaşın her kademesinde başından beri yer almış cesareti,imanı ve Çeçen Direniş karakteriz mine hakim olmuş,ÇEÇEN CUMHURİYETİ İÇKERİYA’nın Devlet düzeni,disiplini ve ciddiyet içerisinde görevlerini hakkını vererek ifa etmiş güzel bir Müslüman idiÖzellikle Çeçen Cephesinin,İslami/fıkhi eğitim açısından öğretmenliğini yaptıSon derece sorumlu tutumuyla cephede bulunanları toparlayıcı, kucaklayıcı ve vahdetin sağlayıcısı olduYine savaşın tam ortasında Şahadete eren Aziz şehidimiz ASLAN MASHADOV’dan sonra Başkanlık ve Başkomutanlık görevlerini ifa ettiOnbeş aylık görev süresince Çeçen ĞAZOT’u en verimli dönemlerinden birini yaşadıSilahlı mücadeleyle birlikde siyasi ve diplomatik mücadeleyi de önemseyerek çok ileri seviyelere taşıyabildi Onun şehadeti sonrası Rus’lar çok uzadığını düşündükleri ve bir türlü sonuç alamadıkları Çeçen coğrafyasında Putin-Kadirov işbirliğine dayanan ihanet girişimlerini daha ileri taşıyarak üçüncüsü kol hareketine de başlama starttı verdiler -Hiçbir şehidimizi unutmadık ,unutmayacağız -Sadece Allah’ın rızasına matuf bu mücadelede en az onlar kadar bizimde mes’ul olduğumuz bilinciyle hareket edeceğiz -Bu mücadeleyi inkıtaya uğratmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektirZafere olan inancımız asla zayıflamayacaktır -Bu kadar bedel ödenerek günümüze kadar taşınan Çeçen ĞAZOT’u da sadece Çeçenistan’ın değil bütün bir KAFKASYA’nın özgürlüğü sağlanana kadar, Ruslar da bu bölgeden defolup gidene kadar, mücadeleyi taşıyarak, zafere giden yolda mücahidanımız her daim varolacaktır Ya Rab Şehitlerimizin şehaddetlerini kabul ve makbul eyle Bizleri de bu yolda zayıflardan kılma Şehitlerimizin şefatinden mahrum bırakmaAMİN) Kaynak:ÇeçenistanBülteni Çeçen-Online©2009

ÇEÇENİSTAN: ZOR HAYAT-Besam > Çeçenistan Dosyası > ÇİC Fahri Konsolosu Medet ÜNLÜ Yazıları -http://www.beyazrenkler.org/forum/

ÇEÇENİSTAN: ZOR HAYAT-Medet Ünlü ÇİC Fahri Konsolosu
http://www.beyazrenkler.org/forum/showthread.php?t=19184


This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 2297x2101 and weights 1652KB.Çeçenistan’da savaş-direniş ve CİHAD devam ediyorİşgal,zulüm,kızıl ordu,kukla ve uşaklar etrafı sarmış durumda ama hayat da davam ediyorOrada yaşanan hayat bizim buralarda bulduğumuz hayat cinsinden değilAtmosfer etkisinin insanlar üzerindeki ateşi fazla hissedilir niteliktedir Bu ateş, varolan bütün ocaklara düşmüş ve ocaktaki herkesi sarmış,dur -durak bilmeksizin ve daha ne kadar süreceğine dair belirsizliklerde içeren özelliktedirArtık, bu bir musibettir, bundan kurtulmak için ne olur ‘halimizi anlayınız’ beklentileri de neredeyse kalmamıştırHalkın savaş yorgunluğunu bile anlatmaya mecali bile yoktur Ne dünyanın sözüm ona ilgilileri ne de Müslüman kardeşlerimiz bari Allah rızası için bizi anlayabilirler mi? Kısmından da artık umutları dumura uğramış olarak zor hayatlarına devam ediyorlar Yaşanan bütün olaylar ve savaş gözönündedirDireniş ve direnen mücahidler kendi görevlerinde zaaf göstermeksizin kulluk imtihanındalar Kafirler ise düşmanca tutumlarından vazgeçmiş değiller ve işgal, ifsat işlerini yürütmek kararındalarArtık adı “savaş” olmaktan çıkmış adeta ahlaksıca her şeyi yok etmek adına hedefe koymuş küfür sürülerinin insanlıktan çıkmış halde sürdürdükleri saldırılara karşı savunmasız konumundaki ÇEÇEN HALKI bütün bunları yaşamak zorunda bırakılıyor Bu gelişmeler tabi ki sadece ÇEÇENLER’e yönelik değil Aynı anda bütün bir KAFKASYA’nın da hedefe konulduğu unutulmamalıdır Ve sadece içinde bulunduğumuz zaman dilimiyle de sınırlı olmayıp, bundan sonrada olmayacağı açıktır Hatta bu meseleyi ümmet açısından değerlendirirsek salt KAFKASYA ile de izah edemeyeceğimiz İslam coğrafyasının halen ateş topu konumundaki diğer beldelerini de sıralamamız gerekiyor Peki neden olmuyor bütün bunlar ? Bu sorunun cevabı son derece açıktır Sizler kendi vatanınızda söz sahibi olma yetkinizi size hükmetme niyetini acık ilan eden ve sizin üzerinizde egemenlik arzu edenlere itiraz etmeksizin devrederseniz bir problem olmaz Yine sizleri “siz”kılan değerlerinizden vazgeçer ve onu,sizleri yok hükmünde sayan kafirlere peşkeş çekerseniz yine mesele olmazİnancınızdan,medeniyetinizden aidiyetinizden, kültürünüzden vazgeçerseniz gerçekten herhangi bir problem yaşamazsınız Ama siz de “siz”olmazsınızOnursuz, haysiyetsiz,kimliksiz bir hale razı iseniz ve kendinizi düşman tabir edilen yapıya teslim ederseniz kendi adınızı bile taşıyamaz hale gelirsiniz Eğer tercihiniz bu olursa bunun bir tek adı vardır o da ZİLLETTİR Bu boyun eğmektir,köleliktir,satılmı 51;lıktırİnsanlık tarihi boyunca zillete razı olanlar, tarihin mezarlıklarında kaybolup gitmişlerse de adları zikredildiğinde lanetle anılır olmuşlardır Onurlu insanlar zillete talip olmazlar Müslümanlar küfre razı olamazlar İlahi emirlerin ve sünnetullahın hilafına hareket de edemezler Çünkü İZZETİ temsil onlar için farzdırAncak bu farziyetin yerine getirilmesi eylemi”zor hayat” la mümkündürKülfet ve meşakkate katlanmadan nimete erişmek umudu bile sünnetullaha aykırıdır Bihakkın iman eşliğinde çaba ve gayret olmaksızın imtihan başarısı, huzur,sevinç,ve zafer olmaz Geliniz hadiseleri irdelerken kulluk şuuru,ümmet bilinci ve halis akidevi bakışla olayları tahkik edelim Bu bakış tarzıyla yaşanmış tarihimizin içinde yararlanacağımız sayısız örnekler olduğunu rahatlıkla görebilirizKenardan seyircilik yapmanın Müslümanlara yakışmadığı gerçeğinide unutmayalım Küfrün Müslümanlar üzerinde tahakküm etme niyetlerine dönük çokça silahları, argümanları, taktik ve stratejileri vardır Şeytan ve onun hilelerini kullanmada son derece başarılı oldukları açık bir gerçektir O halde önce Müslüman olalım ki tedbir-teyakkuz-temkin eşliğinde oluşacak liyakatle feraset, basiret sahibi olabilelim Belki o zaman ateş kendi bedenimizi sarmadan,şeytan bizzat kendi yüreklerimizi işgal etmeden, beyinlerimiz ifsat edilmeden, nefsilikten arınmış bir bakışın sahibi olabilelim Yoksa gemi azıya almış kafirlerin oyuncağı oluruz Mücadele ehlinin işinin kolay olmadığı açıktır Orada çile,sıkıntı,eza ve zorluk vardır Ama bununda hem dünyada hem ukbada bir karşılığı vardır Batılı batıl bilip reddeden Hakkı HAKK bilip tabi olanlara ne mutlu, Bu umdenin gereğini yapabilme yürekliliğiyle kutlu yollarında bedel ödeyen şanlı öncü ve önderlerimizi gıptayla anıyoruz Zor hayata talip olan ama imanı onur ve haysiyetleriyle bezenmiş mücadele karakterleriyle hayatının hakkını verenlerden olabilmek önemlidir ve anlamlıdır Bu zor hayatta talip olarak ve bedel ödeyerek ama inançlarından, hassasiyetlerinden taviz vermeksizin ne ile mes’ul olduklarının farkında olarak ve dik duruşlu yapılarıyla bizim gururumuz olan, kafir yapıyı asla memnun etmeyen, mücadeleyi 18 yıldır ÇEÇENİSTAN’da görebiliyoruzAllah’u Teala yar ve yardımcıları olsun Kaynak: ÇeçenistanBülteni Çeçen-Online©2009

ÇEÇENİSTAN: İHANET- Besam > Çeçenistan Dosyası > ÇİC Fahri Konsolosu Medet ÜNLÜ Yazıları

ÇEÇENİSTAN: İHANET-Medet Ünlü ÇİC Fahri Konsolosu

http://www.beyazrenkler.org/forum/showthread.php?t=19185

This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 2297x2101 and weights 1652KB.Çeçenler Ruslar karşısında hiç kaybetmediler Ve hiçbir zaman pes etmedilerÇeçen yürekleri Rus’u egemen olarak asla kabul etmediMücadele etmenin mevcut şartlarda zorluğu tarih boyunca hep ortada iken,her zaman imkanlar kıt ,nüfus az olduğu halde Çeçenlerin direnme azmi hiçbir zaman kırılmadı Kendi coğrafyasında varlığını sürdürme ve egemenlik ihdasını zulümle gerçekleştirme alışkanlığını gelenekselleştiren Rus’u,bir avuç tabir edilen Çeçenler, onlara bu fırsatı vermeyerek adeta kudurttuKuduran Rus’larda her defasında Çeçenler karşısında sözlerinin geçemediğini bir türlü kabullenemedi Beş yüzyıldır aynı olay ,aynı taraflar karşı-karşıya savaşarak bu günlere gelindiRus’lar hep saldırdıÇeçenler hep direndiÖlüm, zulüm,sürgün ve akla hayale gelmeyecek Rus baskı yöntemleri Çeçenleri Bağımsızlık Aşkından ve kendi vatanlarını düşmana karşı savunmaktan uzaklaştıramadıRusya Çarlarıyla,Kızılordusuyla,Leni n’i ve Staliniyle ne de yapsa kolay lokma almayan Çeçenler üzerinde tahakküm kuramadı Tekerrür eden tarih günümüzde de devam eden ve bedeli de ağır olan savaşı yeniden alevlendirdiVe sonuç Rus’lar için yine, yeni bir hüsran olarak ortada duruyorRusizm,Çarizm,Stanilizm dememelerinden sonra şimdide aynı emperyal çizginin yeni versiyonu PUTİNİZM olarak devam ediyor Hatırlanacağı üzere 94/96 savaşı Çeçenlerin tartışılmaz askeri zaferi ile sonuçlandığında, önce Rus’ya sonra dünyanın bilmem hangi ülke ve ilgilileri bu sonuç karşısında dona kalmışlardı Bu yenilgiyi asla sindiremeyen Rus yapısı bir ayyaştan kurtulup genç ve dinamik, sırtlan suratlı, yeni bir ürünü tarih sahnesine sürdüO kadar kararlı o kadar cevvaldi ki,kusursuz planlamalar ve şahane hazırlıklar eşliğinde ve son derece kararlı bir şekilde yeniden bir kere daha çullandı Çeçenistan üzerine Gözü dönmüş ve insanlıktan nasibini almayan, katil ruhlu bu yeni aktör de istediği sonucu,kendi belirlediği güç ile sağlayamadıAciz kaldıAma çok iddialı başlamış ve mutlaka sonuç alacağını sanarak,sanki müşterek bahis oynar gibi sağa-sola çalım satarak bu işi oldu bittiye getireceğini sanıyordu Tutmadı,olmadıBundan böyle de olmayacakÇeçenistan konusunda söz söyleme yetkisi Rus’a ait olmayacak Ancak Çeçenlere ait olacaktır Çağdaş çarlık yani PUTİNİZM İFLAS ETMİŞTİRÇeçen ikinci savaşını;gözü kara tuttuğunu koparan ve mutlaka itaat ettireceğini zannederek başlatmıştıPutin’nin ve kızıl ordusunun gücü yetmediDünya destek verdi gene gücü yetmediSonuç alma arzusu azalmayan Putin,sert devlet başkanı ve Rusya’nın en güçlü ülkesi olduğu iddiasını Kremlin’den höyküren Putin aciz kalmışlığını örtbas etmek için Putinizm ilkelerini kenara koyarak yeni taktiksel yöntemlere baş vurdu Kendi eliyle yapamadığını ucuz,aşağılık kukla ve uşaklarına ihale ettiBu da tutmadıAma ortada zaten savaş yorgunu bir halk vardıOnlara şirin görünerek gönüllerini alarak inançlarına saygılı olduklarını falan anlatarak,camiler,hanlar,kervansaraylar inşa ederek sözüm ona Çeçenleri satın alama yöntemlerini devreye soktularUymadı,uymadı da uymalıydıAcaba hesabın neresi yanlıştı?Acaba kendimi yanlıştı?Yaptıklarımı ; yanlıştı?Yoksa kuklamı yanlıştı?Yoksa kuklacılık mı yanlıştı? Kendi sorularının cevabını kendisi versinYetişmiş ekipleri var,danışman Duginleri var,sürüyle yalakaları varUşakları,askerleri ve sratejistleri varHangi konuda ne istiyorsa yerine getirme görevinde sınırsız imkanları var Halbuki bizim açımızdan durum son derece nettirEy Putin yanlış olan sensin Senin Rusizmin,emperyalizmin,zulmün,durumun ,duruşun ve varlığın yanlışVe seni ,gücünü,görüntün 2; bir şey zannedenler yanlışHer yanlışın bir sonu vardırMrPUTİN tabiki seninde…… Hal ve ahval böyleyken,tarih içerisinde yaşanan olaylar gerçeğinde manzara bu iken,savaşın yaşandığı yer Çeçenistan ve Çeçenstan’ki savaşın karar merkezi Kremlin iken son dönemlerde özellikle Türkiye’de bu ülke kamuoyuna sunulmak üzere yine Kremlin güdümlü direktiflerle ihanet çemberinin kasnağındaki zillerin ritmiyle adi, bir o kadar da iğrenilesi görüntüler sunuluyor Bu kısmını çok açık ve anlaşılır yazmak zorundayımÖnce KANAL TÜRK adlı bir özel televizyonda,sonra ÜLKE TVve KANAL 7’de Çeçenistan’da VPUTİN tarafından oluşturulan KUKLA YÖNETİMİ ve VPUTİN’nin 5sınıf memuru konumunda sayılabilecek RAMAZAN KADİROV’u ve Rus-Kukla müşterek projeksiyonu eşliğinde yapılan imar,inşa,cami ve gözü yaşlı Kadirov övücülerini kullanarak propaganda programları yapıldı Çeçenistan gerçeğinden habersiz olanları etkileyebilecek taktik ve yöntemler bu programlarda televizyonculuk teknikleriyle başarıyla sergilendi Kadirov adına bir görev yerine getirildi Sportif Kadirov,Zakir Kadirov, Mürit Kadirov, halkının içinden , halkının çok sevdiği Kadirov , savaşı bitiren akan kan gözyaşını dindiren Kadirov vs hele hele dünyanın en genç devlet başkanı, babasının izinde olan Kadirov kısımı çok göz yaşartıcı idi İçeriği ve kullanılan dolgu malzemeleriyle bu programı yapan, servise koyan kişi ise Türk medyasının medar-ı iftarı Seyfullah Türksoy, du ne muhteşem sunum , ne mükemmel kurgu ne kadar tatlı yumuşak anlatış tarzı ağzından bal damlayan STürksoy klasiği Bu programlarda oluşturulmak istenen propaganda yerine ulaştı mı? Maksat hasıl oldumu? Bilemiyorum zira kim neyi görmek isterse onu bulacaktır SnSeyfullah Türksoy sen necisin? Rus’lara VPUTİN’e muti olmakla övünen Ramazan Kadirov senin neyin olur? Yaptığın bu hizmeti eğer onları çok severek yapıyorsan akıbetin inşallah onlarınki gibi olurYok bir dünyevi bedel karşılığı yaptıysan fiyatını bize de söyle hem bilelim hem de belki iş siparişi verelimYok başka gerekçelerin varsa esirgeme öğrenelimHakında yanlış kanaat sahibi olmayalım Konun,konumun ve gerekçen ne olursa olsun bilmeni istediğimiz bazı durumlar vardır -Çeçen direniş tarihi hem çok şanlıdır hem de çok acımasızdır -Çeçen Bağımsızlık hareketi asla sahipsiz bırakılmadıBugün de sahipsiz değildir -Çeçen halkının bağımsızlık düşüncesini ve buna ne kadar önem verdiğini ne Putin, ne Kadirov gibi hainler ne de Satılmışlığa Tav olan yumuşakça cinsinden bir nevi yaratıklar anlar -Çeçen tarihi, ihaneti asla cezasız bırakmayan örneklerle doludur -Çeçenler düşman olan PUTİN’e de, ona kuklalık yapan hainlere de, onlarla onlar adına hareket eden Sülükler Topluluğuna da gereğini yapmaya muktedirdir -Bu mücadele yolunda çok insanımızı şehit verdikEn azından şehitlerimizin hatırası adına gözümüz kulağımız ihanet çemberine giren Soysuzlar Takımının üzerinde olacaktır Rus olmayacağız,Rus’a tabi de olmayacağızRus’u egemende saymayacağızİmanı kavi olarak haklı davamızda zaaf göstermediğimiz sürece Kudret ve Azameti elinde tutan ALLAH-U Azümüşşan bizleri mahsun kılmayacaktır Yaşasın bağımsız ÇEÇEN CUMHURİYETİ İCKERİYA Ya Rab Kötülüklerin, nefsimizin,şerlilerin şerrinden Ahmakların, , münafıkların,kafirlerin ve şeytanın şerrinden sana sığınırız_(amin) Kaynak: ÇeçenistanBülteni Çeçen-Online©2009

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Telafer’in Vilayet Olması - Besam > Irak Dosyası > TELAFER,KERKÜK,MUSUL'UN ÖNEMİ > TEL'AFER'İN ÖNEMİ DOSYASI-www.beyazrenkler.org

Telafer’in Vilayet Olması - Besam > Irak Dosyası > TELAFER,KERKÜK,MUSUL'UN ÖNEMİ > TEL'AFER'İN ÖNEMİ DOSYASI-www.beyazrenkler.org
http://www.beyazrenkler.org/forum/showthread.php?t=19405



Irak Türkmen Cephesi Telafer Temsilcisi Nebil Harbo ile şehrin tarihi, siyasi kimliği ve halkının beklentileri üzerine… HARBO: “ TELAFER’İN VİLAYET OLMASI TÜM IRAK’IN ÇIKARINADIR”Irak’ın ve Ortadoğu’nun en büyük ilçesi Telafer’de Türkmen siyasi hareketi giderek güçleniyor Son yerel seçimlerden birinci parti olan Irak Türkmen Cephesi’nin Telafer Kuzey Bölge Temsilcisi Nebil Harbo ile Ortadoğu Uzmanımız Bilgay Duman ve Editörümüz Burak Bilgehan Özpek bir söyleşi gerçekleştirdi Söyleşide Telafer’in ve Telafer Türkmenlerinin mevcut durumu ve gelecekten beklentileri konuşulduORSAM: Telafer’in Irak ve Türkmenler açısından önemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Nebil Harbo: Tarih çalışan herkes, Irak kurulduğundan bugüne kadar, Irak’ta birinci milletin Araplar, ikinci milletin Kürtler, üçüncü milletin de Türkmenlerin olduğunu bilir Amerikan işgalinden birkaç gün önce Saddam’ın yakın bir adamı dedi ki, ‘Irak’ta en muhlis millet, sadık bir şekilde çalışan millet Türkmen milletidir’ Sadık olmamızın nedeni ise karşımızda kimsenin duramamış olması, Irak’a zarar verecek kimseyi bu ülkeye sokmamış olmamız ve Irak için çalışmamızdır Türkmen milleti 1920’den Saddam’ın son günlerine kadar çok eziyet gördü Büyük baskılar altında yaşadı Kültürünü, dilini, dinini kullanamadı Kendi dilinde okuma yazma yapması yasaktı Kimliğini belli etmesi yasaktı 1977’de Telafer’de bir oyun oynandı Saddam 1979 seçimlerinde, “Telafer Araplaşsın” diye bir karar verdi Nitekim bundan önce de “Kerkük tecrübesi” yani Kerkük’ün Araplaştırılması süreci vardı Oradaki aydınlar ve akıllı insanlar, ‘Gerekirse Saddam’a aşiretlerimizin Arap olduğunu söyleyelim Hatta kendimizi Araplara bağlayalım ama topraklarımızı Araplaştırma kararı verilmesin, Telafer Araplaştırılmasın’ dediler Neticede Telafer’deki Türkmen aşiretleri bir araya geldi ve kendilerini nüfusa Arap olarak yazdırma kararı aldılar Böylece Saddam’ın başka yerlerden Arapları getirmesini engellediler O dönemde aşiretler birkaç yerde yemekler düzenlediler ve kendilerini Arap olarak ilan ettiler Bu durum Saddam’a bildirildi O zaman Saddam, bunlar Arap ise kendilerini Arap görüyorsalarsa, Telafer’de Araplaşmanın gereği yoktur dedi Hemen ardından birkaç karar çıktı Okullarda ve kurumlarda Türkmen dilinin kullanılması ve Türkmen kültürünü yansıtan hakların kullanılması yasaklandı Çünkü biz kendimizi Arap olarak kaydettirmiştik Bu durumun bize verdiği bir eziyet vardı ama faydaları da çoktu Her şeyde önce Telafer kendini korudu Çünkü dışarıdan kimse gelmedi Irak’ın en büyük ilçesi olan Telafer 400 bin nüfuslu bir ilçedir İçinde Arapça konuşan veya Kürtçe konuşan kimseyi bulamazsın Yani Telafer bir Türkmen şehridir Saddam döneminde çok eziyet gördük ama bu bizde bir milli bilinç kazanımı sağladı Saddam’ın düşüşünden sonra, Amerikan askerinin girdiği son şehir Telafer’di Telafer 9 ay hükümetsiz kaldı Ne kaymakam, ne ilçe meclisi, ne de polis müdürü, hiçbir şey yoktu Aşiret sistemi dâhilinde, bütün aşiretler bir şura meclisi kurdu Bütün Irak’ta şehirlerde ofisler yağmalandı, ya da yandı Telafer’de böyle şeyler olmadı Bankalara kimse girmedi Bizim şehrimiz Telafer’de ne bir şey çalındı ne de bir çatışma olduYani işgalin getirdiği kaos döneminde dahi Telaferliler kendi kendilerini yönetme başarısı gösterdi… Amerikalıların bizimle görüşen bir yarbayları vardı Enformasyon sorumlusu olduğum sıralarda kendisiyle iki defa konuştum O zaman büromuzu ziyaret ederdi Kendisine ‘Telafer’de her şey normal 9 ay her şey olağan haliyle devam etti’ dedim Fakat o ‘Şu anda Telafer’in içi normal değil’ dedi Nitekim bu konuşmadan 2-3 ay sonra Telafer’in içerisine girmeye başladılar O zaman bir direniş başladı ‘Amerikan askeri şehre girmesin Nereye giderse gitsin ama Telafer’e girmesin’ diye duvarlara yazılar yazıldı Herşeye rağmen Telafer’e girdiler Girince de çatışmalar başladı Ama çatışmalar 1 yıl Telafer’in dışında sürdü Şehrin içinde hiçbir şey olmadı Her gün patlamalar olur, her gece 3-4 kez çatışma çıkardı Telafer’de herkes bombaların sesini işitirdiAmerikalıların operasyonu sırasında Kürt grupların nasıl bir rolü oldu? Kürtler Amerikan askerlerinden önce geldi ve Telafer’de sadece 1 gün kaldılarTelafer’in içine girebildiler mi?Telafer’in içine girdiler ama 2 saat kalabildiler Bu iki saatte, Telafer’in en yüksek yerindeki Irak bayrağını indirdiler, onun yerine KDP’nin bayrağını astılar Arap Baas Partisi’nin 2 katlı bir bürosu vardı, , o binayı aldılar Gençler, “Bırakın bizim şehrimizi, burası bizim şehrimiz, burası Türkmen şehridir İki saat içinde çıkmazsanız buradan ayağınızla çıkamazsınız” dediler Kürtler şehri terk etmeyince, gençler çıktılar, Irak’ın bayrağını astılar, KDP’nin bayrağını indirdiler Ayrıca, “Bir saat veriyoruz Bir saate kadar çıktınız çıktınız, çıkmadınız buradan hiç kimse sağ çıkamaz” dediler Bunun üzerine Kürtler arabalarına her şeyi yüklediler ve Telafer’i terk ettilerTelafer’in stratejik önemini hangi sebeplere bağlanabilir?Telafer, Irak’ın Türkiye Cumhuriyeti ile olan sınırına çok yakındır Telafer’e ait olan idari bölge sınırı aynı zamanda Türkiye ile olan sınırdır Telafer aynı zamanda Irak’ın Suriye sınırındadır Buradaki Rabia sınır kapası ile arası 50 km’dir Rabia’nın Suriye ile arası da 1 km’dir Doğal olarak bu durum hem Kürtler hem de Araplar için önemlidir Bu yüzden herkes Telafer’e hâkim olmak yani sınıra yakın olmak istemiştir Diğer etken, Telafer’in tahıl ambarı olmasıdır Gerek Telafer’in içinde gerek çevresinde yüz binlerce dönüm tarım arazisi vardır Bu arazilerdeki tahıl üretimi Irak’ın genel ihtiyacının karşılaması bakımından çok önemlidirTelafer, nüfusunun büyüklüğü ve bu denli stratejik bir önemi sahip olmasına karşılık neden il yapılmadı? Neden “Ortadoğu’nun en büyük ilçesi” durumunda kaldı?Bunu ancak tarihi arka planıyla açıklayabiliriz 1920’de İngiliz işgaline karşı Telafer’de bir mücadele verildi 1925’te BM’den bir komisyon geldi Bu komisyonda Türkiye’den ve diğer devletlerden toplam 5 kişi vardı Telafer kalesinde Molla Tahir diye bir camii vardır Orada bütün aşiret başkanlarını topladılar Telaferli aşiretlere kararınızı verin dediler Telafer’in nereye bağlı olmasını istiyorsunuz diye sordular Irak’a mı Türkiye’ye mi diye Seyid Abdülmüttalip, Telafer’in önde gelenlerinden biriydi Yaşlı ve aydın bir insandı Aşiretler arasında sözü geçerdi Aralarında konuştular ve Seyid Abdülmüttalip biz Osmanlı devletine bağlı olmak istiyoruz dedi Fakat Musul’un valisi Arap’tı ve Abdülmüttalip ile tartışmaya girdi İşte o zaman Abdülmüttalip Osmanlı bayrağını çıkartarak yaşasın Türkiye, yaşasın Osmanlı dedi Bu olay 1925’te gerçekleşti Komisyon bunlar istiyorlarsa Türkiye’ye bağlansınlar dedi Ama ondan sonra ne olduğunu kimse bilmiyor O zaman bütün Rabia’nın arazisi Telafer’e aitti Her köy bir Telafer aşiretinindi Sonra İngilizler, o tarım arazilerini Telaferlilerin elinden alıp Arap olan Şammarlara verdiler Bir çizgi çekerek Suriye sınırı, Türkiye ve Telafer’in arasına Arapları yerleştirdiler Araplara bu sınır arazilerini verdilerBunlar 1926 Ankara Antlaşması’ndan sonra oldu… O tarihten sonra Telafer Türkmen şehri olarak damgalandı Saddam 1977’de Telafer, Necef, Duhok, Tikrit olmak üzere 4 ilçenin vilayet olacağını ilan etti 3’ü oldu ama Telafer hem nüfus hem de alan açısından diğer üçünden büyük olmasına rağmen vilayet olamadı Neden olmadı? Saddam Hüseyin, bir toplantıda tamamı Türkmen olan Telafer’in vilayet olması durumunda, Türkiye’ye bağlanmak isteyeceğini söyledi ‘Bu nedenle Telafer’in il olmasına kesinlikle izin vermeyiz’ dedi Bu böyle sürdü Telafer hep mercek altında kaldı 2002’nin son günlerinde Telafer vilayet olmalıdır diye bir karar çıktı Peki, bu nasıl olacak? ‘Baac ilçesi ile Kürt, Türkmen, Arap ve Yezidilerin yaşadığı Sincar ilçesi Telafer’e bağlansın, hepsi birlikte Cezire adıyla bir vilayet olsun dendi Saddam rejimi devrilince hükümet Arap ve Kürtlerle doldu Kürtler zaten Telafer’in vilayet olmasını istemiyordu Çünkü Sincar ve Zammar’ı kendi bölgesel yönetimlerine dâhil etmek istiyorlardı Ama Telafer il olursa bu iki ilçe Telafer’e bağlanacaktı Bu nedenle Kürtler buna hep karşı çıktılar ve günümüze kadar engel oldularTelafer’in vilayet olması Irakta yeni bir siyasi güç merkezi yaratabilirdi Çünkü Telafer, Kürtlerin hayal ettiği Suriye, Türkiye, İran ve Irak üçgeninin tam ortasında bulunuyor Suriye ile Kürt bölgesi arasındaki bağlantıyı sağlıyor Telafer o yüzden Kürtler için hedef Telafer’i alırlarsa Sincar’ı kendilerine bağlayacaklar; Sincar’ı bağlayınca da Kamışlı’ya kadar ulaşacaklar Telafer’in sosyal ve siyasal yapısı hakkında biraz bilgi verir misiniz? Aşiret yapısı nasıldır, halk nasıl yaşar, aşiretlerin durumu nedir?Telafer sistemi aşiret sistemidir Bir aşiretin içinde hem Sünnilerin hem de Şiilerin hatta Alevilerin de var olduğu durumlar vardır Telafer’in kuzey, doğu ve batısında Sünniler, güneyinde ise Şiiler yaşamaktadır Telafer’in sistemi aşiret sistemidir Telafer’den dışarı kız vermezler Aşiretler arası dahi olmaz neredeyse Daha çok aşiret içi evlenmeler olur Ekonomik olarak yaşam kaynağımız ziraattır Çiftçilikle geçinirizİşgal öncesi dönemde Telafer’de zeytin, incir ağaçları ve üzüm bağları olduğunu biliyoruzTelafer’de binlerce dönüm ziraat arazisi var İncir, zeytin ve nar ağaçları var Her aşiret bunlardan pay alıyor Bir de bizim en fazla uğraştığımız şey arpa buğdaydır Tabii ki sadece tarımla ilgilenmiyorduk Saddam zamanında 3000’den fazla Telaferli subay görev yapıyordu ordudaOrdudaki bu ayrıcalıklı durumun nedeni neydi?Çünkü İran-Irak savaşında en yetenekli subaylar, sınır savaşlarında en iyi işler yapan askerler Telaferli subaylarıydıBir başka konu ise Telaferlilik kimliği Bu kimliğin önemi konusunda nelere söylenebilir? Her şeyden önemlidir Telaferlilik tek bir aşiret olmaya benzer Tüm Telaferliler birbirini bilir Bu son mahalli seçimlerinden sonra Telafer’deki Şii ve Sünniler bir araya geldiler Daha önce aralarında kavga vardı ama şimdi, Şiiler keşke Telafer vilayet meclisinde Sünniler olsaydı diyorlar Sünnilerde aynı şekilde keşke bir adayımız da Şii olsaydı diyorlar Şu anda aşiretler arasında, genel listede Telaferliler tek bir liste altında bulunsun diye bir görüş birliği varTelafer’in vilayet olması Irak’a ve Türkmenlere ne kazandırır?Telafer nüfusunun tamamı Türkmen olan bir vilayet olur Bu Kerkük’e de destek olur, Tuzhurmatu’ya da Hatta Diyala’nın Türkmenlerine de destek verir Vilayette konuşmayla ilçede konuşmak farklıdır Peki, Irak’a ne kazandırır? Telafer vilayet olursa, Türkiye’yle olan sınır canlanabilir Her iki devlet ticari ve kültürel ilişkiler bakımından bu işten büyük faydalar sağlarBu konuda kimsenin hiçbir tereddüdünün olmaması gerekir Biz tarihin hiçbir döneminde Irak’a ihanet etmedik Ülkemize her zaman sadık kaldık ve onun için her türlü fedakârlıkta bulunduk Yeni bir sınır kapısı açılırsa bizler başkalarına göre Irak’a çok daha fazla yarar sağlarız Irak’ın kuzeyinde tek bir sınır kapısının bulunması, Kürtlerin elinde bir kozdur Ovacık’tan sınır kapısı açılması ise Irak’ın milli menfaatleri için bir tür denge sağlar ve bu durumdan tüm Iraklılar istifade ederTelafer’in altyapı imkânları ve hizmetleri konusunda neler söylenebilir? Telafer’de en büyük sıkıntımız su 10 günde bir her semte günlük 2 saat su veriliyor Gıda karneleriyle alınan yardımların niteliği nedir?Bazı zamanlar geliyor, bazen 3-4 ay gelmiyor Mesela un, şeker, pirinç gelmez Son günlerde de yardımlar Kürtlere bağlandı Kürtler her şeylerini günü gününe aldıkları halde bizimki 3-4 ay gecikir Deterjan 1 yıl gelmedi Telafer’e Neden? Bizim gıdalarımızın gönderilmesini Duhok vilayetine bağladılar çünkü Duhok vilayetindeki Kürtler her şeyi aldılar ama bize bir şey vermediler Şimdiye kadar hiçbir hükümet bizim su sıkıntımızı çözmedi İçme suyu konusunda çok büyük sıkıntımız var Telafer’deki elektrik şebekesi Abdülkerim Kasım zamanından kalmadır Daha önce elektrik 16 saat verilirken işgal sonrası 2 saat elektrik verilmeye başlandı Telafer’de 3 veya 4 katlı bir bina yoktur Park, otel, kültür merkezi yoktur İlkokul, ortaokul, lisede toplanmda 2200 öğretmenimiz vardır ancak bunlar için bir sosyal tesis yoktur Kadınlar için de her hangi bir sosyal tesis yoktur Bu nedenle dışarıya çıkamıyorlar Bundan sonraki en büyük sıkıntımız sağlık Hastane var ama çalışmıyor, içinde çok az yatak var Diğer bir sıkıntımız da okullar Telafer’de her sınıfta 90 çocuk eğitim görüyor Yani çocuklar, tabiri caizse kucak kucağa oturuyorlar Ben lisede matematik öğretmeniyim Benim sınıfımda 60-70 kişi aynı sınıfta oturuyor 45 dakikalık derste bu kadar çocuğa nasıl eğitim verilebilir Bizim en büyük sıkıntılarımız bunlardırBundan sonraki süreçte hem Irak hükümetinden hem de komşu ülkelerden beklentileriniz nedir? Özellikle Türkiye’den ne bekliyorsunuz?Birer Iraklı olarak öncelikle Irak hükümetinden beklentimiz şudur Biz 1920’den bugüne kadar Irak toprakları ve beraberliğimiz için birçok fedakârlık yaptık Bizim insanlarımız savaşlarda şehit oldu Biz Iraklılar olarak en temel hukuki haklarımızı istiyoruz Vilayet olmak, elektriğe, suya, kültür merkezine, okula sahip olmayı istiyoruz Biz Türkiye hükümetinden, Türk cumhuriyetlerinden bize yardım etmelerini istiyoruz Daha fazla gencimizin Türkiye’ye getirilip eğitim görmesini ve sağlık konusunda Türkiye’nin bize yardım etmesini istiyoruzIrak’ta Türkmenleri nasıl gelecek bekliyor?Ben Türkmenlerin durumunun 1-2 senede düzeleceğini düşünmüyorum ancak 5-10 sene içinde Türkmenler hak ettikleri yeri bulacaklardır Haklarını birlik olup korumaları gerekiyor Ama benim düşünceme göre Türkmenler silah yoluyla bir yere gelemez Türkmenlerin haklarını elde edebilmesi için aydınlarıyla kültürel faaliyetleriyle çalışmaları gerekir Ben eminim 10 yıl sonra Türkmenler merkezdeki hükümette bakanlık, başbakan yardımcılığı ve hatta devlet başkanlığı da alabilir Sorularımızı içtenlikle yanıtladığınız için teşekkür ederiz Ben de Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi’ne, Telafer halkına gösterdiği yakın ilgiden dolayı teşekkür ediyorum ORSAM’ın Telafer’le ilgili hassasiyetinin başkalarına da örnek olmasını diliyoruz Önemli Not: Bu röportaj mevcut haliyle ilk olarak, Ortadoğu Analiz dergisinin (Cilt 1, Sayı 5, ss47-51) Mayıs 2009 sayısında yayınlanmıştır Metnin TamamıEkli Dosya 18 MAYIS 2009
__________________Bilmeyenler ne bilsin bizi , bilenlere selam olsun!

ırak ın kurtuluşu telafer de-Besam > Irak Dosyası > TELAFER,KERKÜK,MUSUL'UN ÖNEMİ > TEL'AFER'İN ÖNEMİ DOSYASI-www.beyazrenkler.org

http://www.beyazrenkler.org/forum/showthread.php?t=5591
ırak ın kurtuluşu telafer de-Besam > Irak Dosyası > TELAFER,KERKÜK,MUSUL'UN ÖNEMİ > TEL'AFER'İN ÖNEMİ DOSYASI-www.beyazrenkler.org
1628 den beri evlad-ı fatihan ırak da_
Bayrak-kasimömer Lütfen sitemizden aldığınız tüm konuları KAYNAK gösteriniz

4 haziran 1920 de ırak'ta (TELAFER) da kemalist hareketi başladı,bu hareketin başkanı ise Mustafa Kemalın arkadaşı muhammet cemil eli halil efendi iydi,bu haraket başldıktan sonra bütün ırakın deger illerine sıçradı27 haziranda felluje yeve 30 haziranda ta ramisa'ya sıçramıştıbu bayrak o günlerde telafer ve felluje ve ramisa'da direnen insanların ellerinde mevcuttuo zaman anadoludaki ırak lideri ahmet idris el sunusi iydiırak topraklarındaki askeri komutanın adı muhammet cemil eli halil efendi iydibu komutan,teşkilatu mahsusadan direk Mustafa Kemal paşa ya baglı idi
Bu yüce bayrak şu anda IRAK DEMOKRAT TÜRKMEN PARTİSİ tarafından kullanılmaktadır
H 1325 (1907) tarihli Osmanlı salnamesinde Telaferle ilgili şu bilgiler yer alır:''Nahiye merkezi olan Telafer kasabası yaklaşık 1500 kadar haneye sahip, dokuz mahalleden oluşmaktadır Halkı yerleşik, ziraat ve hayvancılığa fazlasıyla yatkındırBu insanlar cesaret ve yiğitlikte hiçbir kavim ile mukayese edilemeyecek derecededir Komşu aşiretlerle birlik ve beraberlik sebebiyle daima aşiretlik özelliklerini muhafaza ediyorlarGenellikle Hanefi mezhebindendirler ve Çağtayca'ya yakın bir Türkçe lisan ile konuşurlar''Telafer: Türkiye'de genelde ismi az duyulan, az bilinen Telafer, aslında Türkmenler için çok önemlidir Telafer'in nüfusu neredeyse tamamen Türkmenlerden oluşur 300000 Türkmenin yaşadığı Telafer, Musul iline aittir ve dünyanın en büyük ilçelerinden biridir %100'ü Türk olan ve 200'den fazla köyü bulunan Telafer, Musul'dan 70 km uzaklıktadır Telafer'de, himmetli,el devleli,birnazarlı,cebeller,ferhatlı,El-Beyat, Alabay, Seyitler, İlhanlılar, Muratlı, Şeyhler, Babalar, Çolaklar, Çelebiler gibi önemli yüzün üzerindeTürkmen aşiretleri bulunmaktadır
YAŞARDIKANLA GÖZLER YAŞARDIBÜTÜN TÜRKMEN BİRLEŞTİCANDA UMUT YAŞARDITELAFER TÜRKMENLERİHEP TÜRKMEN'LE, YAŞARDIHEP TÜRKMEN'LE, YAŞARDI
TELAFER'E TELAFER'İN STRATEJİK KONUMUNA BAKTIĞIMIZDA ;
SURİYE SINIRINI HEMEN KUZEYİNDEKİ KAMIŞLI BÖLGESİYLE KUZEY IRAK ARASINDA BULUNMAKTA, KERKÜK-CEYHAN BORU HATTININ GEÇTİĞİ HAT'TA VE TÜRKİYE İLE OVAKÖY'DE KOMŞU OLAN,KÖYLERİ İLE BİRLİKTE 500 BİNİ AŞKIN NÜFUSUNUN TÜMÜ TÜRKMEN OLAN BİR ŞEHİRDİR
TELAFER, IRAK, SURİYE, TÜRKİYE VE İRAN TOPRAKLARININ BELLİ KISIMLARINI İÇİNE ALAN VE ABD GÜDÜMÜNDE KURULMASI İSTENEN KÜRDİSTAN'IN BİR BÜTÜNLÜK OLUŞTURMASININ ÖNÜNDEKİ ENGEL OLMASI AÇISINDAN DA ÖNEMLİDİR
BU KONUMUNDAN DOLAYI "DİRENİŞÇİ VAR" GEREKÇESİYLE BİR YILDIR ABD GÜÇLERİ TARAFINDAN TELAFER'E OPERASYON YAPILMAKTADIR
ABD VE YERLİ İŞBİRLİKÇİLERİNCESİVİL HALKA KARŞI GERÇEKLEŞTİRİLEN BU SALDIRILARDA YÜZLERCE MASUM İNSAN ÖLDÜRÜLMÜŞ, YARALANMIŞ VE SAKAT KALMIŞLARDIR
1628 de bagdatın fethi için toroslardan bu fethe Türkmen aşiretleri iştirak etmişler dirbagdat feth olunduktan sonra TELAFERE ,toroslardan fetih için giden türkmenler yerleştirilmiştir bu güne kader o degerli toprakları korumaktadırlartorostaki türkmenlere bu tarih unuturulmak istenmektedirbunuda bütün türk milletinden gizlemek istemektedirlerTürkmenler ırak muhafızı olarak yerleştirilmişlerdirve şu zamanda dahi bu vazifeleri devam etmektedirtelafer abd ve Kürtlerin önünde ki bir canlı iman kalesidir evlad-ı fatihan asırlardır üzrlerine emrolan ırak savunmasını yine canla başla yapmaya devam etmektedirIRAK DEMOKRAT TÜRKMEN PARTİSİ teleferli Türkmenlerin mantıklı ve dogru düşüncelerini tüm dünya kamuoyuna duyurmaktadırTEK IRAK DEVLETİ bu yönden Türkmenler ve Türkiye için vazgeçilmezdirKürtlerin önündeki en büyük engel ve kale telaferdirbu yüzden son zamanlarda işgalci abd ve işbirlikçileri telafere acımazsızca saldırılar düzenlemektedir5000 türkmen şehit edilmiş 7000 türkmen hapishanelerde dirEvlad-ı fatihan yüzyıllardır yapmış oldugu ırak savunması vazifesini abd li işgalcilere ve işbirlikçilerine karşı yine yapacaktır
Telafer Stratejik önemi________________________________________Telafer Ortadoğunun ana güzergahlarının kavşak noktasıdır Tarih boyunca bu önem farkedilmiş olup savaşların büyük bir kısmı Telaferin merkezini teşkil eden El-cezire'de geçmiştir Sultan Sançar meşhur Rasathanesini adını Sultanın adından almış Sincar Dağı'nda kurmuştur 4 Murat'a göre El-Cezire'ye hakim olan tüm Bölgeye hakim olur
Telafer Ortadoğu'nun kırılma noktasıdır(1selim)İran'ın Ankara Büyükelçisi Türkiye,Suriye ve Irak'a hakim olan güç dünyaya hakim olur diyor Bellidir ki bu 3 ülkenin kesişme noktası El-Cezire'dir
Bu önemi bilen İngilizler Osmanlı sonrası haritalarında El-Cezireyi parçalayarak Nusaybin-Derzur-Telafer üçgenini 3 ülkeye bölüyorlar
İngilizler adamları olan Ahmet Acil El-Yaver'i El-Cezire lideri yapmak istiyorlar ancak Telafer isyanı bu planı çökertiyor
Telafer Türkiye için sonsuz önem taşımaktadır Türkiye'nin uç beyidir
Telafer İsrail'in Kuzeye yayılması ve Kürtlerle sıcak temas kurabilmesi önünde engeldir
Ayrıca, Telafer ABD'nin kuzeye sarkmasına engeldir Suriye ve Irak arasında iki Kürt bölgesi arasında tampondur
Telafer'in ekonomik ve stratejik önemi gün geçtikçe artmaktadır Telafaer Irak'ın tahıl ambarı olarak bilinmektedir Kraliyet zamanında Telafer buğdayı ihraç edilirdi Gıda ihtiyacı bölgede İsrail için hayati önem arz etmektedir Ayrıca Telafer bölgesi enerji boruhatlarının geçtiği ve Akdenize çıktığı noktadır
Telafer'de doğalgaz zenginliği vardır?
Diyala nehri, Fırat( El-Kaim bölgesi) ve Dicle (Telafer) Irak direnişinin 1920'den beri merkezidir
Eski bir tarihe sahir olan Telafer'de 150 höyük var ve Irak'ta yaşanan 5 savaşta yer almıştır
Türkiye'nin açmak istediği yeni sınır kapısı Telafere artı önem vermektedir
Telafer Anadoluda yaşanan kemalist devriminin merkezlerinden biridir
Telafer 100% Türkmendir ve nüfus çoğalma oraı çok yüksektir
Tarih boyunca ve Irak devleti zamanında Telafer asker kaynağı olmuştur
Telafer'de sağlam aşiret yapısı mevcutturhttp://www.beyazrenkler.com/forum/sh...ad.php?t=20782__________________Kasım ömer ( BAYRAK)
__________________Bilmeyenler ne bilsin bizi , bilenlere selam olsun!

Tazehurmatı Katliamı’nın Nedenleri ve Sonuçları-Besam > Irak Dosyası > TELAFER,KERKÜK,MUSUL'UN ÖNEMİ > KERKÜK'ÜN ÖNEMİ DOSYASI-www.beyazrenkler.org

Tazehurmatı Katliamı’nın Nedenleri ve Sonuçları-Besam > Irak Dosyası > TELAFER,KERKÜK,MUSUL'UN ÖNEMİ > KERKÜK'ÜN ÖNEMİ DOSYASI-www.beyazrenkler.org
http://www.beyazrenkler.org/forum/showthread.php?p=86429#post86429
-------------------------------------------------------------------------------- Irak’taki Son Gelişmeler Işığında Tazehurmatı Katliamı’nın Nedenleri ve Sonuçları 20 Haziran 2009 günü Kerkük'e bağlı Tazehurmatu ilçesinde gerçekleştirilen ve 80'den fazla kişinin ölmesi ve 200 civarında kişinin yaralanmasına neden olan saldırı Irak'ta dikkatlerin yeniden şiddet olaylarına çevrilmesine neden oldu Türkmenlerin hedef alındığı bu saldırının nedenini tek bir etkene bağlamak mümkün değildir Çünkü sadece Tazehurmatu'daki değil Irak'ın genelinde artışa geçen şiddet olayları tek bir nedenle açıklanamayacak kadar karmaşık bir hale gelmiştir Bu nedenle, bu çalışmamızda Tazehurmatu'da Türkmenlere yönelik gerçekleştirilen saldırı tüm boyutlarıyla ele alınmaya çalışılacaktır Neden Tazehurmatu? İstatistiklere göre Tazehurmatu'da meydan gelen olay Irak'ta son bir yılda meydana gelen şiddet olaylarının en büyüğüdür Şubat 2008'de Bağdat'ta gerçekleşen ve 99 kişinin ölümüne neden olan bombalama eyleminden bugüne, bir seferde bu kadar çok insanın öldüğü başka olay meydana gelmemiştir Ancak, Tazehurmatu saldırısı son yıllarda Türkmenlere yönelik diğer saldırılarla birlikte ele alındığında daha ciddi bir anlam kazanmaktadır İşgalden sonra Irak'taki tüm etnik gruplar gibi çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya olan Türkmenlerin aslında görünenin ötesinde bir baskı altında olduğu söylenebilir Türkmenlere yönelik açık ve adı konulmuş bir kampanya yürütülmemesine rağmen üst üste meydana gelen pek çok olay gerçekte Türkmenlerin hedef alındığı bir dizi eylemin olduğunu ve Türkmenlerin üstü kapalı ve sistematik olarak baskı altına alınmaya çalışıldığını göstermektedir 2007 yılında Telafer'de El Vahde semtindeki saldırı, 2008 yılında Tuzhurmatu'ya bağlı Amirli nahiyesi saldırısı ve 2009 yılındaki Tazehumatu saldırısı birarada düşünüldüğünde neredeyse her yıl Türkmenlere yönelik çok büyük bir saldırı olduğu görülmektedir Bu ve benzeri saldırıların çoğu ise Irak'ta önemli gelişmelerin yaşanmasının arifesinde veya hemen sonrasında gerçekleşmiştir Bu nedenle, Tazehurmatu'nun neden hedef seçildiği ve bu saldırının hangi nedenlere dayanmış olabileceği hakkında şunlar söylenebilir: · Irak'ta "tartışmalı bölgeler" kavramı ortaya atıldığından bu yana Musul'un batısından Diyala'nın doğusuna kadar uzanan yay üzerinde kanlı saldırılar, göç olayları, ciddi baskılar ve büyük bir siyasi güç mücadelesi yaşanmaktadır Bir anlamda Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin sınırlarının belirlenmesiyle eşdeğer olan bu "tartışmalı bölgeler" çoğunlukla önemli sayıda Türkmen nüfusu barındırmaktadır Telafer, Kerkük, Tuzhurmatu ve Diyala'nın bazı bölgelerini de kapsayan bu alanda "tartışmalı bölgeler" meselesi tırmanmaya başladığından ve BM'nin hazırladığı rapor doğrultusunda bu yerlerin kaderinin etkileneceğinin ortaya çıkmasından sonra olaylar tırmanmış, sözkonusu bölgelerde bombalama olayları, kaçırmalar, suikastler ve siyasi baskılar artmıştır Bu nedenle, Tazehurmatu olayı, tek başına ele alınmamalı; bulunduğu coğrafi bölge itibarıyla bir dizi olayın parçası olarak görülmelidir Bu bağlamda bazı Türkmen yerel yetkililerinin Kürt partilerinin Tazehurmatu'da büro açmak istemesinin engellenmeye çalışılmasıyla başlanan gerginliğin bu ilçeyi hedef haline getirdiği şeklindeki yorumu gerçeklikten uzak gibi görünmemektedir · "Tartışmalı bölgeler" kadar önemli bir diğer faktör de Ekim 2009’da yapılması beklenen nüfus sayımıdır İşgalden sonra neredeyse tüm Türkmen bölgelerinde demografik yapı değiştirilmeye çalışılmıştır Bunun mümkün olmadığı durumlarda ise çeşitli baskılarla Türkmenlerin kimliklerini yaşatmalarının önüne geçilmeye çalışılmıştır Tazehurmatu olayına bir de bu açıdan bakmak gerekmektedir Irak'ta yapılacak nüfus sayımı öncesinde halkta korkuyu yaymak ve kimliklerini açıkça vurgulamalarını engellemek için oluşturulmaya çalışılan baskının değişik araçları vardır Bu araçlardan birisi de bu şiddet olayları olabilir · Tazehurmatu saldırısının en önemli nedenlerinden birisi Kerkük konusunda yaşanan sorunlardır Irak Anayasası’nın 140 Maddesi’nin işlevini yitirmesinden sonra Kerkük'teki soruna çözüm bulmak için kurulmuş olan 23 Madde Komisyonu’nun da başarısız olup dağılması Kerkük'teki gerilimi iyice artırmıştır Bir yandan yaklaşan genel seçim öncesinde Kerkük için özel bir statü üretilmesi arayışı, diğer yandan şehirdeki taraflar arasında dengenin bir türlü sağlanamamasının Arap ve Türkmenlerin muhalefetini artırması, Kerkük'teki durumu iyice sorunlu bir hale getirmektedir İşgal sonrası süreçte oldu bittiyle şehrin kontrolünü büyük ölçüde eline geçiren Iraklı Kürt grupların elde ettikleri bu avantajı kaybetmek istemedikleri görülmektedir Ancak, Kerkük'ün demografik yapısı büyük ölçüde değiştirilmesine rağmen bu şehrin halan en az yarısı Araplar ve Türkmenlerden oluşmaktadır Bu nedenle, onların varlığını hiçe sayarak Kerkük'te durumun sürdürülmesi mümkün değildir Dahası, Irak'ın diğer vilayetlerinde de Kerkük meselesine yönelik güçlü bir hassasiyet bulunmakta, etnik ve mezhepsel ayırım gözetmeksizin tüm Iraklılar Kerkük'ün merkeze bağlı bir vilayet olarak kalmasını istemekte ve kuzeydeki bölgesel yönetime katılmasına karşı çıkmaktadırlar Bu durum, Maliki Hükümeti’nin tavırlarından açıkça görüldüğü gibi 22 Temmuz 2008'de Irak Meclisi’nin tavrında da ortaya konulmuştur Özellikle, son dönemde Şii Arapların önemli bir kısmının da Kerkük konusunda Kürtlerin maksimalist taleplerine karşı çıkması dikkat çekici bir husustur Kerkük'le ilgili tartışmaların artması ve gerilimin tırmanması şehirde şiddet olaylarının artmasına neden olmakta ve ciddi bir iç çatışma için kötü niyetli tarafların kullanabileceği uygun bir zemin yaratmaktadır · Tazehurmatu'nun hedef alınmasının önemli nedenlerinden birisi de Irak'ın genelinde yaşanan gelişmelerdir Irak'ın seçim öncesinde gerginleşmesini isteyen taraflar bir süredir Şii-Sünni çatışmasını tırmandırmaya yönelik provakatif eylemlerini artırmışladır Özellikle, 2005-2007 yılları arasında yoğun bir Sünni-Şii savaşının yaşandığı Irak'ta tekrar gerginlik başlatılabilmesinin en kısa ve doğrudan yolu bu ayrılığı kışkırtmaktır Irak'taki siyasal süreçte aradığını bulamayan gruplar, kendilerine verilen sözler yerine getirilmeyen eski Baasçılar, yeniden güçlenmeye çalışan El Kaideciler başta olmak üzere çatışmacı siyaset izleyen grupların bu politikaları Irak'taki Şiileri hedef almaya devam etmektedir Son aylarda Irak'ta meydana gelen eylemlere bakıldığında asker ve polisin doğrudan hedef alındığı eylemler dışında büyük saldırıların kurbanlarının genellikle Şiiler olduğu görülmektedir Dolayısıyla, özellikle tartışmalı bölgelerdeki eylemler hem Türkmen hem de Şii olmaları nedeniyle Şii Türkmenlerin yoğun olduğu yerlerde odaklanmaktadır Bu tür saldırıları üstlenen olmamakta, genellikle eylemi yapanın El Kaide olduğu söylenmektedir El Kaide'nin Şiiliğe ve Iraklı Şiilere yönelik politikası ve eylemleri dikkate alındığında bu söylemin tersini savunmak güçtür Ancak, Irak'ta üstlenilmeyen ve büyük etki yaratan her eylemin arkasında El Kaide'yi aramak kolaycılık gibi görünmektedir Nitekim, Irak'taki birçok eylemini üstlenen El Kaide'nin Tazehurmatu'daki olayı üstlenmediği görülmektedir El Kaide kisvesi altında bazı örgütlerin ya da grupların Irak'ta özellikle Şiilere yönelik eylemler yaptığı ve bunları El Kaide'nin üzerine attığı dikkatten kaçırılmamalıdır Ayrıca, Tazehurmatu saldırısının gerçekleştiği dönemde Bağdat'ta toplanan ve Başbakan Nuri El Maliki'nin de katıldığı bir Türkmen toplantısında Tuzhurmatu ve Telafer gibi Türkmen yerleşimlerinin vilayet olması gerekliliğinin altının çizilmesi de saldırıyı etkileyen dinamikler arasında sayılabilir Bu öneriler, Musul-Diyala hattındaki siyasi yapıyı kökten etkileyecek bir siyasi potansiyele sahiptir · Tazehurmatu'ndaki olayı zamanlama açısından etkileyen faktörlerin başında ise Irak'taki ABD askerlerinin çekilmesi süreci gelmektedir 30 Haziran'da ABD'nin Irak şehir merkezlerindeki askerlerini üslere konuşlandırması sürecinin tamamlanması gerekmektedir Bu süreç Irak'taki birçok faktörü harekete geçirmiştir Kürt gruplar ABD askerlerinin çekilmesini kendi hâkimiyetlerine yönelik yeni bir tehdit olarak görmektedirler Çünkü ABD askerleri çekildikten sonra bazı bölgelere Irak ordusunun gireceğini ve etkinliklerini yitireceklerini düşünmektedirler Öte yandan, hem Irak Hükümeti hem de bazı direnişçi veya terörist gruplar da ABD askerlerinin çekilmesini fırsat olarak görmektedirler Özelikle Başbakan Maliki, ABD'nin çekildiği yerlerde güvenliği sağlayacak kadar güçlü olduğunu göstererek son 1,5 yılda elde etmiş olduğu güvenlik sağlayıcı aktör konumunu sürdürmeyi ve bu sayede siyasi başarısını artırmayı hedeflemektedir Bu nedenle, sorunlu ve çatışma yaşanan bölgelere acilen ve kuvvetli bir şekilde müdahale etmeyi, böylece güç gösterisi yapmayı düşünebilir Ancak direnişçiler ve terörist gruplar da ABD ordusunun çekilme sürecinde askeri ve psikolojik üstünlüğü yeniden elde etmeyi ve böylece tam çekilme sonrası döneme hazırlanmayı düşünüyor olabilirler Bunlar Irak ordusunun kendileriyle başa çıkmayacağını ve ABD desteği olmadan sahada üstünlük sağlayabileceklerinin hesabını yapıyor olabilirler Olası çatışmalarda Maliki Hükümeti ABD'nin desteğiyle olayları bastıracak durumda olsa bile direnişçiler bu durumdan yine avantajlı çıkmış olacaktır Çünkü Maliki Hükümeti’nin tek başına güvenliği sağlayamayacağını göstermiş olacaklardır Bu durum hem ABD'yi hem de Iraklı siyasi grupları strateji değişikliğine itmeyi bile hedefleyebilir İşte bu süreç içinde Irak'ta çatışmaların artması beklenebilir Bu çatışmaların başkent Bağdat ve Diyala vilayetine ek olarak, Kürt-Arap-Türkmen çekişmesinin bulunduğu coğrafya ile, çatışma çıktıktan sonra yayılma gösterebileceği Musul-Diyala hattında özellikle Şiilere yönelik olması olasılığı bu nedenle daha güçlüdür Tazehurmatu Olayı Işığında Ortaya Çıkan Olgular ve Yakın Geleceğe İlişkin Beklentiler Tazehurmatu'ndaki olay maalesef Türkmenlere yönelik saldırıların son bulmayacağını göstermektedir Irak'ın işgal edildiği günden bu yana sakin bir yaşam geçirmiş ve ön plana çıkmamış bir bölgenin bile hedef seçilmiş olması bu bağlamda manidardır Saldırıdan sonra olayın mağdurları arasında bulunan bazı Türkmenlerin hiçbir olaya karışmadıkları ve neden hedef alındıklarını anlayamadıkları yönündeki beyanatları anılan coğrafyada hiçbir yerin artık güvenli olmadığının bir kanıtıdır Bu bağlamda yukarıda belirtilen çerçevede yakın dönemde Kerkük, Telafer, Tuzhurmatı ve Diyala'nın Türkmen nüfusuyla ön plana çıkan Karatepe, Celevle ve Mendeli gibi yerlerinde benzer olayların meydana gelmesi olasılığı bulunmaktadır Irak'ta nüfus sayımı yaklaştıkça özellikle sorunlu bölgelerdeki baskıların artabileceği, bu baskıların Türkmenler üzerinde yoğunlaşabileceği söylenebilir Irak'ta Araplar ve Kürtlerden sonra en büyük nüfusa sahip olan Türkmenlerin varlıklarını kanıtlamaları için en önemli fırsat olan nüfus sayımı bazı gruplarda tarafından tehdit olarak görülmektedir Çünkü, Irak Hükümeti ile kuzeydeki bölgesel yönetim arasında sorun teşkil eden yerlerin birçoğunda Türkmenler yaşamaktadır Bu bölgelerdeki Türkmen varlığının bir güç mücadelesi sahası haline dönüşmesi Türkmenler için yeni riskler yaratmaktadır Son olayın da gösterdiği gibi Türkmenler Irak'ın en korunmasız halklarından birisidir Kendi güvenliklerini sağlayabilecekleri bir mekanizmanın yaratılmamış olması onları savunmasız bırakmakta ve potansiyel hedef haline getirmektedir Türkmenlerin en azından bazı yerel düzenlemelerle çoğunlukta oldukları bölgelerde "Sahva benzeri" çözümler üretmesine Irak hükümeti tarafından yardımcı olması Türkmenlerin güvenlik altına alınmasında katkı sağlayabilir Son olarak altı çizilmesi gereken konu ise Türkmen meselesinin Türkiye gündemindeki yerinin yeniden değerlendirilmesidir Gazze'deki olaylarda Orta Doğu'nun vicdanı rolünü üstlenen Türkiye'nin aynı duyarlılığı Irak'taki olaylara da göstermesi gerekmektedir Türkiye, Tazehurmatu saldırısının hemen ardından bölgeye yardım göndermiş ve Türkmenlere ilk yardım gönderen ülke olmuştur Bu yardımın Türkmenlerin yalnız olmadığının gösterilmesindeki önemi büyüktür Ancak, olaylara Türkiye kamuoyunda yeterince yer verilmemekte, Türkmenlerin Irak'ta karşı karşıya olduğu sorunlar ve baskılar, basının gündeminde gerekli yeri bulamamaktadır 30 HAZİRAN 2009Dr Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Uzmanı __________________ Bilmeyenler ne bilsin bizi , bilenlere selam olsun!

ÇEÇENİSTAN: İHANET-Besam > Çeçenistan Dosyası > ÇİC Fahri Konsolosu Medet ÜNLÜ Yazıları -www.beyazrenkler.org

ÇEÇENİSTAN: İHANET-Medet Ünlü ÇİC Fahri Konsolosu
http://www.beyazrenkler.org/forum/showthread.php?t=19185
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 2297x2101 and weights 1652KB.Çeçenler Ruslar karşısında hiç kaybetmediler Ve hiçbir zaman pes etmedilerÇeçen yürekleri Rus’u egemen olarak asla kabul etmediMücadele etmenin mevcut şartlarda zorluğu tarih boyunca hep ortada iken,her zaman imkanlar kıt ,nüfus az olduğu halde Çeçenlerin direnme azmi hiçbir zaman kırılmadı Kendi coğrafyasında varlığını sürdürme ve egemenlik ihdasını zulümle gerçekleştirme alışkanlığını gelenekselleştiren Rus’u,bir avuç tabir edilen Çeçenler, onlara bu fırsatı vermeyerek adeta kudurttuKuduran Rus’larda her defasında Çeçenler karşısında sözlerinin geçemediğini bir türlü kabullenemedi Beş yüzyıldır aynı olay ,aynı taraflar karşı-karşıya savaşarak bu günlere gelindiRus’lar hep saldırdıÇeçenler hep direndiÖlüm, zulüm,sürgün ve akla hayale gelmeyecek Rus baskı yöntemleri Çeçenleri Bağımsızlık Aşkından ve kendi vatanlarını düşmana karşı savunmaktan uzaklaştıramadıRusya Çarlarıyla,Kızılordusuyla,Leni n’i ve Staliniyle ne de yapsa kolay lokma almayan Çeçenler üzerinde tahakküm kuramadı Tekerrür eden tarih günümüzde de devam eden ve bedeli de ağır olan savaşı yeniden alevlendirdiVe sonuç Rus’lar için yine, yeni bir hüsran olarak ortada duruyorRusizm,Çarizm,Stanilizm dememelerinden sonra şimdide aynı emperyal çizginin yeni versiyonu PUTİNİZM olarak devam ediyor Hatırlanacağı üzere 94/96 savaşı Çeçenlerin tartışılmaz askeri zaferi ile sonuçlandığında, önce Rus’ya sonra dünyanın bilmem hangi ülke ve ilgilileri bu sonuç karşısında dona kalmışlardı Bu yenilgiyi asla sindiremeyen Rus yapısı bir ayyaştan kurtulup genç ve dinamik, sırtlan suratlı, yeni bir ürünü tarih sahnesine sürdüO kadar kararlı o kadar cevvaldi ki,kusursuz planlamalar ve şahane hazırlıklar eşliğinde ve son derece kararlı bir şekilde yeniden bir kere daha çullandı Çeçenistan üzerine Gözü dönmüş ve insanlıktan nasibini almayan, katil ruhlu bu yeni aktör de istediği sonucu,kendi belirlediği güç ile sağlayamadıAciz kaldıAma çok iddialı başlamış ve mutlaka sonuç alacağını sanarak,sanki müşterek bahis oynar gibi sağa-sola çalım satarak bu işi oldu bittiye getireceğini sanıyordu Tutmadı,olmadıBundan böyle de olmayacakÇeçenistan konusunda söz söyleme yetkisi Rus’a ait olmayacak Ancak Çeçenlere ait olacaktır Çağdaş çarlık yani PUTİNİZM İFLAS ETMİŞTİRÇeçen ikinci savaşını;gözü kara tuttuğunu koparan ve mutlaka itaat ettireceğini zannederek başlatmıştıPutin’nin ve kızıl ordusunun gücü yetmediDünya destek verdi gene gücü yetmediSonuç alma arzusu azalmayan Putin,sert devlet başkanı ve Rusya’nın en güçlü ülkesi olduğu iddiasını Kremlin’den höyküren Putin aciz kalmışlığını örtbas etmek için Putinizm ilkelerini kenara koyarak yeni taktiksel yöntemlere baş vurdu Kendi eliyle yapamadığını ucuz,aşağılık kukla ve uşaklarına ihale ettiBu da tutmadıAma ortada zaten savaş yorgunu bir halk vardıOnlara şirin görünerek gönüllerini alarak inançlarına saygılı olduklarını falan anlatarak,camiler,hanlar,kervansaraylar inşa ederek sözüm ona Çeçenleri satın alama yöntemlerini devreye soktularUymadı,uymadı da uymalıydıAcaba hesabın neresi yanlıştı?Acaba kendimi yanlıştı?Yaptıklarımı ; yanlıştı?Yoksa kuklamı yanlıştı?Yoksa kuklacılık mı yanlıştı? Kendi sorularının cevabını kendisi versinYetişmiş ekipleri var,danışman Duginleri var,sürüyle yalakaları varUşakları,askerleri ve sratejistleri varHangi konuda ne istiyorsa yerine getirme görevinde sınırsız imkanları var Halbuki bizim açımızdan durum son derece nettirEy Putin yanlış olan sensin Senin Rusizmin,emperyalizmin,zulmün,durumun ,duruşun ve varlığın yanlışVe seni ,gücünü,görüntün 2; bir şey zannedenler yanlışHer yanlışın bir sonu vardırMrPUTİN tabiki seninde…… Hal ve ahval böyleyken,tarih içerisinde yaşanan olaylar gerçeğinde manzara bu iken,savaşın yaşandığı yer Çeçenistan ve Çeçenstan’ki savaşın karar merkezi Kremlin iken son dönemlerde özellikle Türkiye’de bu ülke kamuoyuna sunulmak üzere yine Kremlin güdümlü direktiflerle ihanet çemberinin kasnağındaki zillerin ritmiyle adi, bir o kadar da iğrenilesi görüntüler sunuluyor Bu kısmını çok açık ve anlaşılır yazmak zorundayımÖnce KANAL TÜRK adlı bir özel televizyonda,sonra ÜLKE TVve KANAL 7’de Çeçenistan’da VPUTİN tarafından oluşturulan KUKLA YÖNETİMİ ve VPUTİN’nin 5sınıf memuru konumunda sayılabilecek RAMAZAN KADİROV’u ve Rus-Kukla müşterek projeksiyonu eşliğinde yapılan imar,inşa,cami ve gözü yaşlı Kadirov övücülerini kullanarak propaganda programları yapıldı Çeçenistan gerçeğinden habersiz olanları etkileyebilecek taktik ve yöntemler bu programlarda televizyonculuk teknikleriyle başarıyla sergilendi Kadirov adına bir görev yerine getirildi Sportif Kadirov,Zakir Kadirov, Mürit Kadirov, halkının içinden , halkının çok sevdiği Kadirov , savaşı bitiren akan kan gözyaşını dindiren Kadirov vs hele hele dünyanın en genç devlet başkanı, babasının izinde olan Kadirov kısımı çok göz yaşartıcı idi İçeriği ve kullanılan dolgu malzemeleriyle bu programı yapan, servise koyan kişi ise Türk medyasının medar-ı iftarı Seyfullah Türksoy, du ne muhteşem sunum , ne mükemmel kurgu ne kadar tatlı yumuşak anlatış tarzı ağzından bal damlayan STürksoy klasiği Bu programlarda oluşturulmak istenen propaganda yerine ulaştı mı? Maksat hasıl oldumu? Bilemiyorum zira kim neyi görmek isterse onu bulacaktır SnSeyfullah Türksoy sen necisin? Rus’lara VPUTİN’e muti olmakla övünen Ramazan Kadirov senin neyin olur? Yaptığın bu hizmeti eğer onları çok severek yapıyorsan akıbetin inşallah onlarınki gibi olurYok bir dünyevi bedel karşılığı yaptıysan fiyatını bize de söyle hem bilelim hem de belki iş siparişi verelimYok başka gerekçelerin varsa esirgeme öğrenelimHakında yanlış kanaat sahibi olmayalım Konun,konumun ve gerekçen ne olursa olsun bilmeni istediğimiz bazı durumlar vardır -Çeçen direniş tarihi hem çok şanlıdır hem de çok acımasızdır -Çeçen Bağımsızlık hareketi asla sahipsiz bırakılmadıBugün de sahipsiz değildir -Çeçen halkının bağımsızlık düşüncesini ve buna ne kadar önem verdiğini ne Putin, ne Kadirov gibi hainler ne de Satılmışlığa Tav olan yumuşakça cinsinden bir nevi yaratıklar anlar -Çeçen tarihi, ihaneti asla cezasız bırakmayan örneklerle doludur -Çeçenler düşman olan PUTİN’e de, ona kuklalık yapan hainlere de, onlarla onlar adına hareket eden Sülükler Topluluğuna da gereğini yapmaya muktedirdir -Bu mücadele yolunda çok insanımızı şehit verdikEn azından şehitlerimizin hatırası adına gözümüz kulağımız ihanet çemberine giren Soysuzlar Takımının üzerinde olacaktır Rus olmayacağız,Rus’a tabi de olmayacağızRus’u egemende saymayacağızİmanı kavi olarak haklı davamızda zaaf göstermediğimiz sürece Kudret ve Azameti elinde tutan ALLAH-U Azümüşşan bizleri mahsun kılmayacaktır Yaşasın bağımsız ÇEÇEN CUMHURİYETİ İCKERİYA Ya Rab Kötülüklerin, nefsimizin,şerlilerin şerrinden Ahmakların, , münafıkların,kafirlerin ve şeytanın şerrinden sana sığınırız_(amin) Kaynak: ÇeçenistanBülteni Çeçen-Online©2009